iyi okumalar :)
medya: taylor swift - love story | coverbittikçe başa sarın lütfen.
27. Bölüm | Şansım var mı?
Ne yapacağımı bilemediğim, çoğunlukla bocaladığım ve hiçbir şeyi kavrayamadığım bir çok ânım vardı.
Böyle anlarda ne hissettiğimi bile çözemez ve her zaman yaptığım gibi kendi kabuğuma çekilir; düşüncelerimin beni ele geçirmesine izin verirdim zira, başka türlüsünü bilemezdim.
Çoğu zaman böyleydi ama artık her halimden nefret eder konumdaydım.
Sonuna geldiğimi biliyordum, yemin ederim 2 yıldır tek çabam bugünü görmekti lakin şuan da içimden geçen hiçbir şey beklediğim gibi değildi ve tam aksine, ben değil mutlu olmak, aldığım nefesi bile hissedemiyordum.
Bana yaptıkları buydu, bana yaptıkları en başından beri buydu ve artık, evet, kabulleniyordum çünkü hiçbir kalıba sığamayacak kadar yabancılıkla dolup taşmıştım. Duvarların arkasına saklanan benliğim bile bu yabancılığa karşı gelemiyor, ben kendime ulaşamıyordum.
Zihnimde sürekli dönen aynı cümleler bana ettikleri eziyetten vazgeçmişçesine bu sefer beni yanlız bırakmış, gözlerimi kapattığım gerçekliği önüme sererek eninde sonunda olacak şeyi, yolun sonunu göstermişlerdi.
Kurtulacağımı düşünürdüm.
Her şey bittiğinde, nefes alacağımı düşünürdüm.
Olmadı.
Tam da bulunduğum noktada, her şeyin bittiğini hissettiğimde asla ve asla düşündüğüm hiçbir şey olmuyordu.
Belki de düşünmeyi bırakmalı ve önüme bakmalıydım artık. Çünkü biliyordum; artık kuracağım felaket senaryoları olmayacak, kimse ölmeyecek ve ben artık... Bilirisiniz ya, iyi olabilecektim. Değil mi? Olması gereken buydu.
Aptal, nasıl bırakacaksın düşünmeyi? Sanki her şeyi bir çırpıda aklından atabilirmiş gibi, kolaylığı bir anda nasıl bekliyorsun? Aptal.
Aptaldım, gerçekten, tam bir aptaldım.
"Güneş? Bana bak. Beni duyuyor musun? Dikkatini bana ver. Hey!"
Başımı iki yana sallayarak düşüncelerimden kurtulmayı başardığım anda irislerim odak noktasını kaybetmeden abimi bulmuş, onu geçiştirmek adına kafamı sallamıştım.
"Aptal," dedi. "Yeri miydi sanki bir anda? Haline bak."
Ah, ne büyük tesadüf.
Sonunda araba durduğunda ben asla hareket etmezken, abim bunu bilirmiş gibi hızlıca inip benim tarafıma gelmiş; kapımı açarak emniyet kemerimi çözmüş, ardından üzerimdeki ceketi çıkararak beni kolumdan tutarak inmeme yardımcı olmuştu.
"Buraya gel."
Yatıştırıcı ses tonu ona bakmamı sağladığında, o an yapabileceğim tek şeyi yaparak kolları arasına girmiştim.
"Yürüyebilecek misin?" Başımı sallamamın ardımdan belimden tutarak beni desteklemiş ve buraya, bizim evimize doğru yürümeme yardımcı olmuştu.
Bizim evimiz. Berk'le benim evim.
Adımlarım durdu.
Yemin ederim, yerime çakılmışcasına asla hareket edemedim ve gözlerim bizim evimizde dolaştığı müddetçe ne kadar hastalıklı bir insan olduğum vurdu yüzüme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Bedenler (2)
Teen FictionYeni hayat, yeni insanlar ve yeni oyunlar. İntikam yemini Demirel ailesini dağıtırken her şey paramparça oluyordu. Ama yabancı acımayacaktı, istediğini alacaktı. Çektiği acı kadar can yakacaktı. Bilmediği tek şey ise sevginin önüne hiçbir şeyin geçe...