Bölüm 17: Büyümek

29 2 1
                                    

Müziği açmayı unutmayın, :)

Savaş ve Barış kitabında şöyle diyor Tolstoy, “Bir ses, 'Savaş insan özgürlüğünün Tanrı yasalarına boyun eğişidir,' demişti. 'Yürek saflığı Tanrı'ya itaattir, her şey ona bağlıdır. Ve 'onlar' sade ve saftır, 'onlar' konuşmaz, iş görürler. Söz gümüştür ama sükut altındır. İnsan, ölümden korktukça hiçbir şey elde edemez, her şey ölümden korkmayanındır. Eğer acı olmasaydı insan haddini bilemez, kendini tanıyamazdı.”

Bu satırların çok hoşuma gittiğini hatırlıyorum, altını çizmiştim aklımda kalması için. Şimdi aynı satırlar dolanıyor aklımda, sanki kendi ölümüme kendimi uğurluyorum.

Zihnimdeki karanlıktayım. Uzun süredir uğramadığım mezarlığıma uğruyorum bugün. Üzerimde beyaz elbisem var. Karanlığa ışık tutmasını istiyorum. Yerde bulduğum birkaç papatyayı alıyorum elime. Yürüyorum, yürüyorum. Sonu olmayan bir dünyaya adım atıyorum.

Bugün mezarlığıma uğruyorum.

Mezarlığa yaklaştıkça nefes aldığımı hissediyorum. Göğsümdeki ağırlık kalkıyor. Adımlarımı hızlandırıyorum, biraz daha nefes almaya ihtiyacım var. Kapıyı itiyorum içeriye girmek için. Parmaklarım çok soğuk. Elimdeki papatyaları kalan birkaç yaprağını dökmemesi için göğsüme bastırıyorum. Çıplak ayaklarım uyuşuyor yürüdükçe, düşeceğimi bildiğim halde yürümeye devam ediyorum.

Bugün mezarlığıma uğruyorum.

Binlerce ölü bedenin arasında aradığım bir kişi var. Kimi arıyorum? Gözlerim etrafı arıyor ama kim olduğunu bilmiyorum. Hissedeceğimi biliyorum. Tenime vuruyor soğuk rüzgar, kendime geliyorum. İçimde gezinen ılık bir ürperti bana aniden kim olduğumu hatırlatıyor.

Bu mezarlıkta ben yatıyorum.

Gülümsüyorum, içim huzurla doluyor. Kaybolan ruhumu bedenimle buluşturacağım. Huzura ereceğim. Adımlarım hızlanıyor, koşmaya başlıyorum.

Bugün mezarlığıma uğruyorum.

Aniden bir dürtü geliyor ve durduruyor beni. Yerime çakılıyor gibiyim. Çünkü hissediyorum. Buradayım.

Başımı sağa çeviriyorum, sonra kendimi görüyorum. Beyaz mermerler arasında bedenimi hissediyorum.

Bu mezarlıkta ben yatıyorum.

Dolan gözlerimle gülümseyerek ilerliyorum mezar taşıma doğru. Üzerinde ismim yazıyor, ben buradayım. Soğuk mermerlerin üzerine oturuyorum. Parmaklarımı toprağa değdiriyorum. Birkaç solmuş siyah gül var toprağın üzerinde. Göğsümdeki papatyaları da yanlarına bırakıyorum. Toprağı okşuyorum, burada bedenim yatıyor. Ruhumu da alması için yalvarıyorum.

Bugün mezarlığıma uğruyorum.

Parmak uçlarımın yavaş yavaş mora dönüştüğünü görüyorum. Toprağa bakıyorum, bedenim ruhumu kabul ediyor. Mutlu oluyorum. Bir damla gözyaşım yere düşüyor, düştüğü yerde bir sarmaşık beliriyor.

Rüzgar yüzüme çarpıyor, gözlerimi kapatıyorum. Yavaşça bedenimin tamamını toprağımın üzerine bırakıyorum. Bacaklarımı karnıma kadar çekiyorum, içime gömülüyorum. Toprak beni kabul ediyor.

Kayıp Bedenler (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin