Aden'den.
Küçüklüğümden beri düzenli bir ailenin içinde yaşamak için hayaller kurardım. Evlatlık verildiğim andan itibaren her şey benim için fazlasıyla değişmişti. Manevi ailem, oldukça iyi olsa da anneme duyduğum özlemi kelimelere dökemiyordum. Hangi sevgi içerikli kelimeyi kullanırsam kullanayım sönük kalacağından hiç şüphem yoktu. Annemle birlikte geçirdiğimiz son gecede bana sımsıkı sarılmış, kokusuna doymamı amaçlamıştı lâkin başarısız olmuştu. Hangi çocuk annesine doyardı ki? Annem için doyum noktam yoktu. Ona karşı öfkeliydim. Babamı aldatmıştı, babam anneme olan âşkı yüzünden ölmüştü. Annem bana bakabilecekken, beni yalnızlığa terk etmişti. Şimdi ise yeni kocasıyla gününü gün ediyordu. Yeni çocukları vardı. Pekâlâ beni hiç mi merak etmiyordu? Hiç mi düşünmüyordu?
Annem beni evlatlık verdikten sonra manevi ailemin oturduğu yere taşınmak zorunda kalmıştım. Denisa'ya hasret kalmıştım. Annem ve babam da bir anda ortadan kaybolduğu için muhtemelen bana ulaşamamıştı. O an nasıl hissettiğini öylesine merak ediyordum ki...
Sevgilim, bizim kaderimiz birleşti. Sen babanı kaybettin ben senin için üzülüp ağlarken, aynı acıyla sınandım lâkin sen yanımda yoktun. Bu çocuk kendini iyileştirdi ama kanatları hep kırık, kalbi hep buruk kaldı. Hep yalnız kaldı, kendine sarıldı. Geceleri seni hayal etti, kokunu hayal etti. Yastığa sarıldı ama seni hissetmeye çalıştı. Saçlarının kokusu burnunda tüterken bir anda unuttu. Özür dilerim sevgilim. Zaman kavramı ikimizin arasına duvar ördü. Her gün seni düşünüyordum, unutmamak için. Anılarımızı zihnimde tekrar ediyorum, sadece unutmamak için.
Gör beni sevgilim, kır beni ama sonra sarıl bana. Hiçbir şey yapamamış gibi. Ben yine affederim seni.
Ama sen beni hiç hatırlamadın güzelim...
Belki de müdürün oğlu olduğum için konduramıyordu çünkü küçükken öz babamın müdür olmadığını biliyordu. Öz babam, mühendisti ve Denisa babamın mesleğini mühendis olarak biliyordu.
Sanırım hasret kalmak benim kaderimdi. Anneme, babama, sevdiğim kıza... Ben herkese hasrettim. Özellikle eski Aden'e. Güçlü, ayakları yere sağlam basan Aden'e. Şimdilerde öylesine güçsüzdüm ki en ufak bir darbede yere yığılıyordum. Örneğini uzakta aramamak gerekiyordu. Denisa... Tek bir kelimesiyle beni yerden yere vuracak güce sahip olağanüstü bir kızdı. Ona olan âşkım çocukluk yıllarımdan geliyordu lâkin o beni hatırlamıyordu. Bana söz vermişti, 'Unutmayacağım.' demişti. Sözünde durmamıştı. Ben müdürün oğlu Aden değildim, daha fazlasıydım. Bu tür sıfatlar canımı yakmaktan başka bir şeye yaramıyordu.
"Ya Denisa hep mızıkçılık yapıyorsun ama." dedim kaşlarımı çatarak. "Sayarken gözünün altından bakıyorsun. Nereye gittiğimi anlıyorsun."
Denisa eliyle ağzını kapatarak, "Hayır Aden." diyerek inkâr etmeye çalıştı ancak baktığını biliyordum.
"Pekâlâ, ben oynamayı bırakıyorum." diyerek banka oturdum ve kollarımı birbirine bağladım. Denisa iki kulak yaptığı turuncu saçlarıyla yanıma doğru gelerek dudaklarını büzdü. Karşımda öylesine tatlı duruyordu ki gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Yanıma oturarak arkasına yaslandı ve ayaklarını öne doğru uzatarak, "Bana küstün mü Aden?" diye sordu. Sesindeki masum ifadeye katlanamıyordum. Denisa'ya küs kalmakta zorlanıyordum. Kalbim göğüs kafesimi baskı kurarak nefesimi kesiyor, heyecan duygusunu zirvede yaşamama neden oluyordu.
"Küsmedim Denisa." dedim gülümseyerek yüzüne bakarken. Denisa'nın gözleri ışık hızıyla dolmuştu. "Bana hiç küsme olur mu? Babamı kaybettikten sonra insanlara küsemiyorum. Ya biz küsken sana bir şey olursa?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inci kolye
Teen FictionKır beni ama sonra sarıl bana, hiçbir şey yapmamış gibi. Ben yine affederim seni. ©2021 | İrem Aydın