4.5

7.7K 691 188
                                    

(23.33)
Uzay: yarın buluşur muyuz? ciddi anlamda da sana söylemem gereken şeyler var.

Ben: ne gibi?

Uzay: buluşalım. sadece bunu istiyorum. eski arkadaşınım Denisa. en azından böyle düşün. beni kırma. kötü bir amacım yok. sadece konuşmak istiyorum.

Uzay: Aden izin vermezse orasını bilemem.

Ben: Aden benim sahibim değil. böyle durumları sorun edecek kadar seviyesiz biri de değil.

Ben: buluşalım, bana uyar. nerede?

Uzay: yarın okulun oradaki parkta.

Ben: tamamdır iyi geceler.

Uzay: sana da.

🖇️

(01.19)
Romantik Tospik: şimdi hemen kapıya gel :) kapıyı çalamıyorum.

Ben: oha annem uyuyor manyak mısın? duyar Aden saçmalama.

Romantik Tospik: ses çıkarırsam şerefsizim sarılıp gideceğim söz.

Romantik Tospik: biraz şarj olmam lazım ve beni şarj edebilecek tek şey senin kokun.

Romantik Tospik: biraz da öpüşürüz belki ha?

Ben: sen var ya...

Romantik Tospik: özledim, suç mu? bir gün görmeyince kalbime oturuyor. zaten sarılıp uyuyamıyoruz.

Ben: tamam bekle geliyorum.

Gülümseyerek yatağımdan kalktığımda aynı zamanda heyecandan dudaklarımı dişliyordum. Üzerimde beyaz renkteki pijamam vardı. Yuvarlak gözlüklerimi takarak aynaya baktığımda fazlasıyla tatlı gözüktüğüm tartışılmaz bir gerçekti. Egoist sıfatını kabul etmiyordum ama kendimi fazlasıyla beğeniyordum. Seviyordum kendimi. Aynaya baktığımda huzurla doluyordu.

Hızlı adımlarla odamdan ayrılarak yavaşça koridorda yürümeye başladığımda elimden gelse ayaklarımın üzerine basmadan yürürdüm çünkü fazlasıyla gergin hissediyordum. Her an annem uyanıp gecemi zehir edebilirdi. Bu saatte Aden'in bize gelmesi onun için facia olmalıydı. Üzerimi düzeltip saçlarımla uğraştığım ve yavaşça kapıyı açmaya başladım. Kapı gıcırtısı kulağıma nüks ederken yüzümü buruşturmakla yetinmiştim.

Aniden Aden'i karşımda gördüğümde üzerinde deri bir ceket, altında siyah bir pantolon vardı. İçine ise beyaz bir sweathirt giymişti. Yeşilleri elalarımla karıştığında kalbimdeki tanıdık çarpıntıyı hissedebiliyordum. Bir günde yüzlerce insanla göz göze geliyordum ama hiçkimse bana böyle bakmıyordu. Bu adamın bakışlarının altında yatan derin anlamlar vardı. Yıllarca benim için döktüğü gözyaşları, bekleyişleri, çabaları vardı. Her şeyi olduğunu iliklerime kadar hissediyordum.

Birdenbire yaklaşıp kollarını belime götürdüğünde aynı zamanda yüzünü boynuma gömerek beni öpücüklere boğmaya başlamıştı. Gıdıklandığımdan ses çıkarmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım ve kollarımı boynuna doladım. Boyu uzun olduğundan dolayı fazlasıyla zorlanıyordum. Aden kokumu içine geçirmek istercesine çekerken öylesine öpüyordu ki sevgisini tüm yüreğimde hissediyordum. Saçlarımın arasında gezinen dudakları, sürekli iç çekmesi bu anı ne kadar fazla hayal ettiğinin göstergesiydi.

Yavaşça geriye doğru çekildiğinde elleri hâlâ belimdeydi. Gözlerimin içine bakarak, "İyi geldi, sana ait olan her şey bana iyi gelir." diye fısıldadı. Bakışlarındaki burukluk içime ilmek ilmek işleniyor, göğüs kemiklerimi kırmak istercesine atan kalbim yutkunmama izin vermiyordu. Yıllarca bana hasret kaldığını biliyordum. Ben de çocukluğumun mimarına hasret kalmıştım. Ailesinin başına gelenler beni kahretmişti. O güçlü çocuğun ailesi parçalanmıştı, benden koparılmış, başka yere götürülmüştü ama kalbi hep benimle kalmıştı. Paramparça olan kalbine bile bana olan aşkını sığdırmıştı bu adam. Tüm erkeklerin aynı olmadığını kazıya kazıya öğretmişti. Beni o kadar güzel seviyordu ki ağlamak istiyordum. 

Ellerini saçlarımın arasında gezdirdiğinde, öne düşen saçlarımı kulağımın arkasına atarak, "Sana olan aşkım Denisa." diye fısıldadı. Gözleri saçlarımdaydı. "Bu aşkı tarif edeceğim bir kelime yok. Ne desem eksik kalacak, hangi güzel sözü söylesem diğerinin boynu bükük kalacak."

"Böyle konuşma," diye fısıldadığımda ellerimi kaldırıp yüzüne götürdüm ve yanağını okşamaya başladım. Aden gözlerini yumarak avuç içimi öptüğünde yanağını okşamaya devam ediyordum. İrislerine bakarak, "Seni ne kadar sevdiğimi tahmin bile edemezsin Aden." diye mırıldandım. Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti.arı hızlıydı. Kalplerimiz birbirine kavuşmak istercesine göğüs kafesimize baskı uyguluyordu. Bütünleşip birbirine karışmak istiyorlardı belki de.

Aden yavaşça yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırdığında gözlerimi yumdum. Masum bir öpücük bırakarak geri çekildiğinde, alnını alnıma yasladı ve duyabileceğim kadar sert bir şekilde yutkundu. Sıcak nefesi suratıma değerken, "Şimdi gitmem lazım ama hiç ayrılmak istemiyorum. Ne yapacağız?" diye sordu. 

Gülümsedim. "Hep birlikteyiz."

"Böyle söyleme," dedi fısıldayarak. "Zaman kısa. Her an çok değerli. Birini kaybedince anlıyorsun sevgilim. Her saniye çok önemli."

"Yapma, ağlarım," dedim titreyen sesimle. Aklıma babam gelmişti. Aden fazlasıyla haklıydı. Babamı düşündüğümde ona sarılmadan uyuduğum geceler için kendime küfür ediyordum. Biraz daha yakın olabilirdim ona. Kokusunu içime çekebilirdim, her an onu sevdiğimi söyleyebilirdim ama yaşım yetmemişti ki benim. Ölümün ne demek olduğunu bilmeden babamı kaybetmiştim ben. Dünyayı tozpembe olarak görürken bir anda karabulutlarla doluşmuştu etrafım.

"Aşığım," diye fısıldadığında sesinin titrediğini fark etmiştim. Aynı anda hem annesini hem babasını kaybetmiş bir çocuktu o. Asla gitmeyeceğini düşündüğü annesi bile bırakıp gitmişti onu. Hayatta bizi şartsız koşulsuz sadece annemiz sevebilirdi ama Aden'in annesi onu gözünü kırpmadan terk etmekten çekinmemişti. Şimdi bu kalbi kırık adam bana nasıl güvenebiliyordu? Beni kaybetmekten öylesine korkuyordu ki içi titriyordu. Her an başıma bir şey geleceğinin korkusunu yaşıyordu. Her şeyini bana bağlamıştı bu adam. Korkması normaldi, her şeyi olmadan nefes alabilir miydi ki? Aden'in sevgisi gerçek âşkı bana kazıya kazıya öğretiyordu.

Şartız koşulsuz, kırmadan dökmeden, her şeye rağmen beni düşünerek, kendini bir kenara bırakıp sürekli benim iyiliğim için çabalayarak. Gerçek aşk tan olarak bu değil miydi zaten? Aden sadece sevgilim değildi, abimdi, en yakın arkadaşımdı, kardeşimdi. Kısacası her şeyimdi. Onun gibi biriyle birlikte olduğum için fazlasıyla şanslı hissediyordum. Çoğu erkek için taş kalpli derlerdi, genelde en düşünceli taraf kadın olurdu. Kadınlar deli gibi uğraşır, erkekler inatla istemez ama en sonunda erkekler de âşık olurdu. Kadını kırıp dökerlerdi, ruhunu incitirlerdi ama kadın her şeyi unutup affederdi. Çoğu aşk hikâyesi böyleyken Aden beni bir kez olsun yaralamamıştı. Beni üzdüğünde haksız olsam bile uyuyamamış, gönlümü almaya çalışmıştı. Beni kırgın bırakmamıştı o. Hiç geceler boyunca ağlatmamıştı beni. Kıyamazdı ki bana. 

Beni gerçek aşka inandıran adamdı o.

Yıllarca benden başka bir kadına bile dokunmamıştı.

Başını yukarıya çıkardığında alnıma ufak ama içten bir buse bıraktı. "Bir erkek bir kadını dudağından öperse sevgilisi, alnından öperse alın yazısı olur derler. Ben seni hep alnından öpeyim bundan sonra. Alın yazısı hiç değişmez."

İREM AYDIN.

inci kolyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin