"Fizikçi beni kesin bırakacak."
Begüm'ün feryatlarını dinlemekten içim şişmişti. Sabahtan beri fizikçiden ne kadar nefret ettiğini anlatıp duruyordu. Gerçi ben de fizik dersini anlayan insanlardan nefret ediyordum ve üstün zekalı olduklarını düşünüyordum.
Beden dersinde olduğumuzdan dolayı öğretmen sadece sağa sola dönmemizi istemişti. Daha sonra ise serbest bırakmıştı. Biz de Begüm'le sınıfta oturarak telefonla oynama fikrini, voleybol oynamaktan daha cazip bulmuştuk.
Sınıfa geldiğimizde cam kenarı, en arka sıraya oturduk. Burası en güzel dedikoduların yapıldığı sıra olabilirdi.
Sıramın üzerinde duran siyah bir kutuyu görmemle duraksadım. Üzerinde bir kağıt vardı. Aklıma direkt bilinmeyen numara geliyordu. Başka hiçbir şey gelmiyordu. Koray böyle sürprizler yapmazdı, direkt elime tutuştururdu. Gösteriş meraklısı olduğu için sürpriz bile yapmaz, 2 3 gün önceden ne kadar büyük bir hediye aldığını anlatıp dururdu.
Begüm kaşlarını çattı. "O ne?"
Kaşlarımı çatıp, "Bilmiyorum." diye mırıldanarak dikdörtgen şeklindeki büyük kutuyu açtığım anda, yüzüme doğru gül yaprakları atılmıştı. Kutunun içinde ise yüzüme saçılan gül yaprakları gibi, kırmızı güller vardı.
"Bu ne ya?" dedi Begüm şaşkınlığını gizlemeyemeden.
Kutunun üzerine bırakan notu alarak okumaya başladım.
'Geçen gün '18 yaşındayım ama hiçbir erkekten gül almadım' diye bir tweet atmışsın. İlk ve son erkek oldum :)'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inci kolye
Teen FictionKır beni ama sonra sarıl bana, hiçbir şey yapmamış gibi. Ben yine affederim seni. ©2021 | İrem Aydın