2.5

11.4K 857 208
                                    

Merhaba, kurguyu beğeniyorsanız, diğer çalışmalarım için beni takip etmeyi unutmayın. Beyaz Panzehir ismindeki kurguma hepinizi beklerim. ^^

İrem Aydın.
instagram: purpledevias
twitter: ireesz

Öğlen arasına girdiğimizde, Begüm'le birlikte bahçedeki banklardan birine oturmuş, futbol oynayan erkekleri izliyorduk. Aynı zamanda elimdeki kahveyi yudumluyordum. Nedenini kestiremesem de, birkaç gündür aklımda sadece anonim vardı. Beni bu denli düşünen ve önemseyen erkeğin kim olduğunu fazlasıyla merak ediyordum. Her kimse 18. yaş günümde, kaybettiğim inci kolyenin aynısını kapımın önüne koyacak kadar yüce gönüllü biriydi.

Aden ya da Uzay olduğunu düşünmüştüm ama ikisi de değildi.

Bakışlarımı futbol oynayan Aden'e doğru çevirdiğimde, oldukça terli gözüküyordu. Kahverengi saçları ıslandığı için siyahtı, maça odaklanmıştı. Begüm de bakışlarıyla Ata'yı takip ediyordu. İkisi de sevdiğim arkadaşlarım olduğundan dolayı sevgili olmaları beni fazlasıyla şaşırtmıştı ancak sevinmiştim. Ata komik ve anlayışlı bir çocuktu. Begüm de uyumlu bir kızdı. Birbirlerini tamamladıklarını düşünüyordum.

Aden, isminden dolayı beni kendine çekmeyi başarıyordu. İsmini her söylediğimde, çocukluğuma gidiyor gibi oluyordum. Her ne kadar tam hatırlayamasam da, bazı anılar zihnimin en karanlık köşelerine kazınmıştı. İstesem de unutmam mümkün değildi.

Okul çıkışı koşar adımlarla aşağıya indiğimizde, aniden yağmur bastırmıştı ve ben fazlasıyla hazırlıksız yakalanmıştım. Montum vardı ama şemsiyem yoktu. Eve yürüyerek gideceğim için sırılsıklam olmam muhtemeldi. Aden'le yan yana aşağıya inmeye devam ettiğimizde, tüm okul okuldan çıkmaya çalıştığı için oldukça kalabalık bir ortam hakimdi.

Aden gözlerime baktı. "Neden şemsiye almadın? Sabah yağmur yağacağı çok belliydi."

Dudaklarımı büzdüm. "Düşünemedim." Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur göz korkutuyordu. Yağmur taneleri fazlasıyla ağırdı. Herkes hızlı adımlarla okuldan çıkarken öylece yağmuru izliyordum. Aslında yağmuru çok severdim ama hava buz gibiydi.

Aden şemsiyesini bana doğru uzattı. "Sen git."

Kaşlarımı çattım. "O senin şemsiyen."

"Sen çabuk hasta oluyorsun," dedi gözlerimin içine bakarak. Daha sonra şemsiyeyi elime tutuşturdu. "Git. Ben başımın çaresine bakarım."

"Ama..."

"Aması yok," dedi sakince gözlerimin içine bakarak. "Hadi git."

Şemsiyeyi yavaşça yukarıya kaldırdığımda Aden'le birbirimize bakıyorduk. Ne kadar temiz kalpli olduğunu düşünüyordum. Vücudum hassas olduğu için, çok kolay hasta olabiliyordum. Geçen aylarda grip olduğum için bir hafta kadar okula gelmemiştim. Aden tüm ders notlarını benim için de yazmıştı.

Yavaşça yaklaşıp yanağına kısa bir öpücük kondurduğumda, hemen geri çekildim. Aden gözlerimin içine bakarken, utançla gözlerimi kaçırdım. "Teşekkür ederim."

Daha sonra ise, hızlıca yürümeye başladım. Kalbimin sesi, yağmurun sesiyle bir bütün haline gelmişti.

Begüm, "Denisa sen yine ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda aniden irkildim ve gözlerinin içine baktım. Dalıp gitmiştim. Yüzümden çocuksu bir gülümseme vardı ama o anları düşündükçe hala utanıyordum. Aden'in yanağını öpmek, çok utanç verici bir durumdu. Birkaç gün okula gitmek bile istememiştim. Hafızam kötü olduğu için görüntülüleri hayal meyal hatırlasam da, hisleri ve konuşmaları çok net hatırlıyordum.

"Hiç," dedim kahvemden bir yudum alarak. "Hiçbir şey olmadı."

Neden taşındın ki Aden? Neden bana haber vermedin? Şu an neredesin, ne yapıyorsun? Sana çok ihtiyacım vardı.

Begüm gülümseyerek, "Ata çok tatlı." diye mırıldandı.

Gözlerimi kaledeki Ata'ya doğru çevirdiğimde, Begüm'e kalp yaptığını gördüm. Oldukça komik gözüküyordu ama gerçekten sevdiğine olan inancım tamdı.

Begüm bir anda bakışlarını bana doğru çevirerek, "Senin anonime ne oldu?" diye sordu. Öylece birkaç saniye suratına baktığımda, ne diyeceğimi bilemeden derin bir soluk çektim. "Bilmiyorum. İyi birine benziyor ama karşıma çıkmamakta ısrarcı."

Kaşlarını çattı. "Aklında biri var mı?"

"Aden." dedim bakışlarımı topun peşinde koşan Aden'e doğru çevirerek. "Gruptaki konuşmalarından sonra o olduğunu düşündüm ama sanırım değil."

"Bence de. O değildir." dedi Begüm kahvesinden bir yudum alarak. "Acaba çocukluk aşkın olan Aden olabilir mi?"

Gözlerim fal taşı gibi açılırken alayla gülümsedim. "Saçmalama, yılların olayı. Çocuk beni unutmuş, başka bir şehire taşınmıştır."

Begüm başını hafifçe salladı. "Haklısın saçmaydı. Kesin okuldan biri. Konuştuğun erkeklerden falan."

"Ben de öyle düşünüyorum."

Aniden bize doğru yürüyen Cansu'yu fark etmemle, gözlerimi devirdim. Öylesine sinir bozucu bir kızdı ki, yüzünü görmeye bile tahammülüm yoktu. Bencildi, kıskançtı, çıkarları için yapmayacağı şey yoktu. Begüm'le arası iyi olduğu için sesimi çıkarmadım.

Cansu önümüzde dikildiğinde gülümsedi. "Selam."

Begüm hafifçe gülümsedi. "Selam, n'apıyorsun?"

"Hiç," dedi Cansu bakışlarını bana doğru çevirerek. "Denisa'ya bir şey söylemek için geldim."

Yüzümü buruşturarak, başımı kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. "Ne söyleyeceksin?"

Cansu dudaklarını büzdü. "Koray arkandan çok kötü şeyler söylüyor. 'Benimle param için çıktı, çok basit bir kız. Erkekleri kullanıyor. Ciddi ilişki insanı değil.' falan demiş. Bazı ağır kelimeler de var ama söylemek istemiyorum. Herkes bunu konuşuyor."

Gözlerim fal taşı gibi açılırken, nutkum tutulmuştu. Anlattığı insan, ben değildim. Okulda popüler biri olduğum için, herkes hakkımda çok yanlış şeyler düşünecekti. Hayattaki en büyük korkularımdan biri, yanlış anlaşılmaktı. Elimdeki kahve yavaşça yere düştü.

inci kolyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin