24 Mayıs.
Sabahtan beri etrafta dört dönmekle meşguldum. Bugün 19 yaşıma girecektim ve bunun için evimde sadece arkadaşlarımı çağıracağım bir parti veriyordum. Genelde partilerden hoşlanmazdım ama bu sefer farklıydı. İlk kez doğum günümü Aden'le kutlayacaktım. Hayatımda boyunca hiçbir doğum günüm için bu kadar heyecanlanmamıştım ancak şu an elim ayağım tutmuyordu. Üzerimde siyah, tam dizlerimin üzerinde biten prenses model bir elbise vardı. Turuncu saçlarımı düzleştirerek makyaj yapmayı sürdürdüm. Hiç olmadığım kadar güzel olmam gerekiyordu. Evi öylesine süslemiştim ki yeri balonlar, duvarı arkadaşlarımla olan fotoğraflarım kaplıyordu.
Aniden kapının çaldığını duyduğumda gülümseyerek koşmaya başladım. Aynı zamanda heyecandan titriyordum. Annem fazla mesai yapacağından dolayı daha eve gelmemişti. Aslında bu duruma üzülsem de ona belli ederek kalbini kırmak istemediğim için susmayı tercih ediyordum. Hızlıca kapıyı açtığımda karşımda Begüm, Ata, Uzay ve geçen ay kulüpte tanıştığım Büşra vardı. Hepsinin elinde hediyeler varken kapıyı biraz daha aralayarak gülümsedim. "Hoş geldiniz."
"Doğum günü kızı." dedi Ata içeriye girerken. Aynı zamanda yanağımı sıkmayı ihmal etmemişti. Hep birlikte içeriye geçtiğimizde oluşturduğum masayı hevesle gösterdim. Masada pasta dışında her şey vardı. Sabahtan beri hamaratlığımı konuşturup aklıma ne esiyorsa yapmaya çalışmıştım.
Begüm gülümsedi. "Ooo keşke bana haber verseydin, beraber yapardık."
"Sen beceremezsin ki." diyerek itiraz etti Ata. Yüzünde serseri bir gülümseme vardı. Fazlasıyla komik gözüküyordu. Çocuk gibi sürekli Begüm'le uğraşıyordu. O kadar tatlılardı ki keşke daha önceden aralarında duygusal yakınlaşmalar olsaydı diye düşünüyordum. Begüm gözlerini devirerek bakışlarını başka yöne doğru çevirdiğinde yüzünde ufak bir tebessüm hâkimdi.
Uzay derin bir soluk çekti. "Eee o zaman şarkı açalım, dans edelim. Başka ne yapacağız?"
Gülümseyerek başımı hafifçe salladığımda, Büşra kaşlarını çatarak koltuğa oturdu ve bacak bacak üstüne attı. "Aden nerede?"
"Pasta almaya gitti muhtemelen," dedim hevesle gülümserken. "Birazdan burada olur."
"En ucuz pastayı arıyordur," dedi Ata gülümseyerek. Aynı zamanda masada duran keklerden birini alarak ağzına götürmüştü. Gözlerimi kıstım. "Aden geciktiyse en iyi pastayı bulmuştur."
Aniden zil çaldığında gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ata göz kırptı. "Hadi yine iyisin. Koş." Elbisemin askılarını düzeltip, turuncu saçlarımı geriye doğru savurdum ve kapıya doğru koşmaya başladım. Heyecandan dudaklarımı dişliyorum aynı zamanda. Yüreğim bir anda kıpır kıpır olmuştu. Sanki Aden'i ilk kez görecekmişim gibi hissediyordum. Topuklu ayakkabılarımdan dolayı koşmakta zorlansam da kapıya doğru gelip hızlıca açtım. Karşımda Aden'i göremeyince yüzümdeki gülümseme ışık hızıyla silindi. Hiç kimse yoktu. "Aden," dedim mırıldanarak. Gözlerim yavaşça yere doğru kaydığında, yerde bir pasta kutusu vardı. Kutunun üzerinde ise papatya buketi, inci kolye, nazar boncuklu bileklik ve bir mektup vardı.
"Hayır," diyerek fısıldadım sessizce. Birkaç dakika boyunca sadece bakmakla yetindim. Zihnimi kasıp kavuran düşünceler kalbimi sıkıştırıyordu.
Bir anda yaşlarla dolan gözlerim görmemi bulanıklaştırırken, "Hayır," diye fısıldadım tekrardan ve hızlı adımlarla kendimi yola atarak etrafa baktım. "Aden!" diye bağırdım titreyen sesimle. Yüreğimde hissettiğim acı tüm vücuduma yayılmaya başlamıştı. Yüzüm ağlamaklı bir ifadeye bürünürken bir sağa bir sola bakarak tüm karanlıkta Aden'i bulmaya çalışıyordum ama yoktu Neden şu an terk edilmiş gibi hissediyordum? Neden benden habersiz sol tarafımı deşerek yüreğimi almış ve hiçbir şey olmamış gibi gitmiş gibi hissediyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inci kolye
Teen FictionKır beni ama sonra sarıl bana, hiçbir şey yapmamış gibi. Ben yine affederim seni. ©2021 | İrem Aydın