1.3

13.3K 901 443
                                    

Sabah, ders başlamadan bir saat önce Begüm'le okulun bahçesindeki çardaklardan birine oturarak kahve yudumlayıp, dedikodu yapmak günlük rutinlerimizden biri haline gelmişti.

"Yeni çocuk, gerçekten çok gizemli." dedi Begüm elindeki kahveyi masaya bırakırken.

Hiçbir şey söylemedim çünkü o çocuğa gerçekten içim ısınıyordu. Belki de çocukluğumu oluşturan kişiyle aynı isimde olmasından kaynaklanıyordu, bilmiyordum ancak birkaç gündür aklımda sadece Aden vardı.

Çocukluk aşkım Aden hakkında çoğu şeyi hatırlamıyordum ancak gözlerinin yeşil olduğunu ve bazı anılarımızı zihnime kazımıştım. Neden bizim sokaktan taşındıklarını asla çözememiştim. Bir sabah uyandığımda Aden yoktu. Ağlamaktan helak olduğumu hatırlıyordum. O an yaşadığım acıyı şu an bile iliklerime kadar hissedebiliyordum. Hayatımın en büyük ikinci şokunu yaşamıştım. İlkini babamın ölüm haberini aldığım zaman yaşamıştım.

"Bak şimdi Denisa, eğer yarın montunu Atakan'ın montunun yanına asarsan olay çıkarırım." dedi Aden kaşlarını çatarak. "Bu benim için önemli."

Gülümsedim. "Abartma Aden, neden bu kadar kıskançsın?"

Aden gözlerini devirdi. "Ben kıskanırım. Montlarınız birbirini değiyor. Başka yere as. Mesela benim montumun yanına."

Dudaklarımı büzdüm. "Sen şimdiden böyleysen büyüdüğümüzde ne yapacağız? Çok kıskançsın."

Aden elindeki oyuncak arabayı yere sertçe bırakarak ayağa kalktı. "Yani beni çekemez misin?"

"Öyle demek istemedim Aden," dedim şaşkınca ayağa kalkarken. "Seni hep çekerim ben. Önemli değil. Seni seviyorum."

"Başka şansın yok zaten."

Gülümsememi durduramadan başımı iki yana salladım ve kahvemi karıştırdım. O anlar o kadar özeldi ki benim için... hayal meyal hatırlasam da her şeye bedeldi. Kelimelere dökemiyordum. Aden her şeyiyle benim için çok özel biriydi. Onu tanıdığım için çok mutluydum. Bana yürekten değer verdiğini hissettiğim babamdan sonra, ilk erkekti. Gerçi o zamanlar fazlasıyla küçüktük... Acaba şu an nerdedir, ne yapıyordur? Ya da beni hatırlıyor mudur? Bu sorular zihnimi talan etmeye yetiyordu.

Aniden Uzay ve Aden'i bize doğru yürürken görmemle derin bir soluk çekerek dik durdum. Neden heyecanlandığımı bilmiyordum ama onu görmek bana heyecan veriyordu. Sanırım isminden kaynaklanıyordu, sadece ismi.

Aden, direkt benim yanıma oturup, yeşil gözlerini bana doğru çevirdi. "Selam."

"Selam." diyerek gülümsedim. Heyecanımı bastırmaya çalışıyordum ancak pek başarılı olduğum söylenemezdi.

Uzay da Begüm'ün yanına oturmuştu. Begüm gülümsedi. "Aden baya rahat bir çocuk, hemen okula adapte oldu."

"Aynen, fazla özgüvenli biri." dedim gülümsemeye çalışarak. O sıralar Aden, gözlerini yüzümde gezdiriyordu. Bakışları fazla derindi, anlamlıydı.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandığında, bedenini bana doğru çevirdi. "Akşam bir şeyler yapalım mı Denisa?"

Şaşkınca suratına baktığımda, Begüm masanın altından ayağıma sertçe vurdu. Gözlerine baktığımda, başını 'Evet de' anlamında sallıyordu. Benden daha çok heyecanlanmıştı.

Ancak onunla buluşamazdım çünkü buluşmam için bir neden yoktu. Daha yeni tanışıyorduk. Hem neden buluşacaktık ki?

"Gerek yok." diyerek bakışlarımı kaçırdım. Begüm bana öldürücü bakışlar atarken, aynı zamanda parmağını tehditvari bir şekilde sallıyordu. Neden tanımadığım biriyle buluşacaktım ki? Bu çok saçmaydı. Gerek de yoktu.

Aden'in yüzü anında asıldı. Gözleri daha deminki gibi parlamasa da, başını hafifçe salladı. Bozulduğunu belli etmek istemiyor gibiydi. "Tamam, sen bilirsin."

Uzay gözlerimin içine bakarak, konuyu değiştirdi. "Sen edebiyattan kaç aldın?"

Dudaklarımı büzdüm. "38, kaldım. Sen?"

"Ooo," diyerek araya girdi Aden. "Nasıl bu kadar düşük aldın? Çalışmadın mı?"

"Çalıştım ama edebiyat ile aram yok. Ben sayısalcıyım."

Uzay başını salladı. "Denisa, sözel derslerde başarılı olamıyor. Sanırım yapamadığını düşündüğü için yeterince çalışmıyor. İstersen ben sana edebiyat çalıştırabilirim."

"Çok iyi olur, biliyor musun?" dedim gözlerinin içine bakarak. "Buna ihtiyacım var. Tarihten de düşük bekliyorum."

Uzay başını hafifçe salladı. "Yarın gel bize, halledelim."

Gülümsedim. "Tamam."

Aden ellerini masaya koyarak, oynamaya başladığında oldukça durgun gözüküyordu. Dalmış gitmişti. Neşesini şırıngayla çekmiş gibilerdi. Buluşma teklifini reddettim diye mi böyleydi, yoksa başka bir durum mu vardı anlamıyordum.

"Merhaba arkadaşlar." Aniden kafamı kaldırdığımda, Ata karşımızdaydı. Grubumuzun komik çocuğuydu. Onu Aden ile olan gruba almamıştık çünkü boş konuşacağına emindik. O kadar geveze biriydi ki, konuştuğunda susmak bilmiyordu. Bizi konuşturmuyordu.

Begüm'ün yanına, benim ise tam karşıma oturarak, elindeki kahveyi masaya bıraktı. "Lan topladınız, beni niye çağırmıyorsunuz? Piç miyim ben?"

Aden'le olan grupta olmadığını duysa, bizi öldürürdü sanırım.

Uzay yüzünü ekşiltti. "Bence öyle millet, sizce?"

Ata, Aden'e bakıyordu. "Merhaba Aden, tanışmadık. Ben Ata. Grubun en komik çocuğuyum. Bir de Cansu var. Cansu'yu pek sevmezler ama beni çok severler."

Cansu ile anlaşamıyordum. Birkaç ay önce sudan bir sebep yüzünden kavga etmiştik. O günden beri konuşmuyorduk. Dört Silahşörler ismindeki grubumuzda da yoktu. Sürekli kavga ettiğimiz için çıkmıştı. Benimle anlaşamada da, Begüm, Uzay ve Ata'yla arası fazlasıyla iyiydi. Bana göre fazlasıyla sinsi ve itici bir kızdı. Her neyse.

Uzay aniden ayağa kalktı. "Neyse ders başlayacak, gidelim."

Hepimiz birdenbire ayaklandığımızda, Aden birdenbire koluma nazikçe dokundu. Gözlerimiz buluşmuştu. "Denisa," dedi sakince. "İstersen ben de sana yardımcı olabilirim. Sözelim çok iyidir."

Başımı salladım. "Uzay yardımcı olacak zaten. Yine de teşekkür ederim."

Hiçbir şey söylemeden gözlerime bakarken, öyle bir bakıyordu ki söylediklerime bin pişman olmuştum. Sakince, "Tamam." dedi ama sesindeki tını, kırgın gibiydi.

Gülümseyerek yanından ayrıldım ve hızlı adımlarla yürüyerek Begüm'lere yetişmeye çalıştım.

inci kolyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin