Okuldan eve geldiğimde üzerimi çıkarıp, pijamalarımı giydim ve yatağıma oturdum. Okuldan gelip, üzerimi çıkarmak kadar rahatlatıcı bir eylem olamazdı. Annem mesaiye kaldığı için evde yalnızdım. Genelde evde hep yalnız olduğum için garipsemiyordum.
Babamı 5 yaşında kaybetmiştim ancak yokluğuna hala alışamamıştım. Her an çıkıp gelecek gibi hissediyordum. Fotoğraflarına o kadar fazla bakıyordum ki, bilinçaltımda yaşıyor olduğunu düşünüyordum. Annem, babamın yokluğunu bana hissettirmemek için elinden ne geliyorsa yapıyordu.
Ama başarılı olamıyordu, hissediyordum.
İlkokuldayken öğretmenler babalarımızın mesleğini sorduğunda, saklanmaya çalışırdım. Ya tuvalete giderdim ya da ailemden bahsetmeden geçiştirmeye çalışırdım. Nedenini bilmiyordum ama küçükken 'Babam yok' demekten çok utanırdım.
Aklıma tekradan Aden gelmişti.
"Bugün babalar günü, babanıza ne aldınız bakalım?" diye sordu öğretmen ellerini beline koyarak.
Herkes sevinçle yerinde zıplarken, Atakan hemen söze atladı. "Öğretmenim ben saat aldım. Babama saat çok yakışıyor."
Ellerimi sıraya koyarak, oynamaya başladığımda fazlasıyla gergin hissediyordum. Öğretmenin aynı soruyu bana da sormasından korkuyordum. Ne diyebilirdim ki? babamın öldüğünü söylemekten çok utanıyordum. Aslında annem bu konuları öğretmenime anlatmayı teklif etmişti ancak ben reddetmiştim.
Aden benim tam yanımdaki sırada otururken gözlerini bana doğru çevirdi ve gülümsemeye çalıştı. Bana moral vermeye çalışıyordu ama çoktan strese girmiştim. Heyecandan her an altıma kaçırabilirdim.
Nil, ayağa kalktı. Oldukça bilmiş bir kızdı. "Ben gömlek aldım öğretmenim. Babalar gömlek giyer."
Öğretmen bir anda bakışlarını bana doğru çevirerek, "Denisa sen ne aldın?" diye sordu.
Yutkunarak, elime aldığım kurşun kalemi sıkmaya başladım. Aynı zamanda derin nefesler alıyordum. 'Babam yok ki' diyemedim. Utançtan kıpkırmızı olmuştum. Her an bayılabilirdim.
Titreyen dudaklarımı birbirine bastırmaya çalışarak, "Papatya." dedim sessizce. "Pa-papatya aldım."
Herkes bir anda kahkahalara boğulduğunda etrafa bakıyordum. Neden güldüklerini anlayamamıştım. Aden gülen herkese kalem, silgi ne bulduysa fırlatıyordu. "Çıkışta göreceksiniz, bekleyin."
Nil gülerek ayağa kalktı. "Babaya papatya mı alınır Denisa? Çok komiksin. Anneler gününde değiliz."
Herkes tekrardan kahkahalara boğulduğunda, öğretmen gülümseyerek yüzüme bakıyordu. "Neden papatya aldın Denisa?"
"Şey," dedim titreyen sesimle. Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken, nefesim kesilmeye başlamıştı. Ağlamaya meyilliydim ama gülümsemeye çalışıyordum. "Me-mezarına dikmek için almıştım. Ama daha gidemedim. Ha-havalar soğuk, papatya yetişmez. Annem bahar ayları gelince babalar gününü kutlarız demişti."
"Söylemek zorunda değildin." dedi Aden kaşlarını çatarak. Oldukça sinirli gözüküyordu. Etrafına baktı. "Ne gülüyorsunuz? Ne olmuş, papatya aldıysa?"
Gülümsemeye çalışarak, ayağa kalktım. Altıma kaçırmak üzereydim. Ağlamamak için kendimi öylesine sıkıyordum ki, kıpkırmızı olmuştum. "Öğretmenim, lavaboya gidebilir miyim?"
Öğretmen burukça gülümsedi. "Tabii ki, git."
Gülümsedim ve koşarak kapıyı açtım. Sınıftan çıkmamla ağlamam bir olmuştu. Kendimi fazlasıyla sıkmıştım. Boğazıma dizilen hıçkırıkları tek tek yutmuştum ama şimdi hepsi gün yüzüne çıkmıştı. Ağlayarak tuvalete koştuğumda, nefessiz kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inci kolye
Teen FictionKır beni ama sonra sarıl bana, hiçbir şey yapmamış gibi. Ben yine affederim seni. ©2021 | İrem Aydın