1.1

13.8K 943 370
                                    

Sıralamalarda yükselmemiz için yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın. 🤍

.

Pazartesi tüm öğrencilerin en tiksindiği gün olabilirdi. Haftasonu geç saatlerde uyuduğum için pazartesi günleri kendimi zombi gibi hissediyordum.

Tarihçi dersi anlatırken çoktan uyuklamaya başlamıştım. Begüm kulağıma doğru yaklaşarak, "Yeni çocuk bizim sınıftaymış, her an gelebilir." dedi.

Hiçbir tepki vermeden gözlerim kapalı bir şekilde durmaya devam ettim. Kafamı sıraya koymamak için kendimi zor tutuyordum. Tarih öğretmenimiz oldukça takıntılı biri olduğundan dolayı derste uyuyanları müdürün odasına gönderiyordu. Eski müdür olsa takmazdım ancak yeni müdürü tanımadığım için böyle bir riski göze alamıyordum.

Begüm kolumu tutarak fısıldamaya devam etti. "Çok yakışıklıymış."

"Kolumu bırak," dedim gözlerimi devirerek. "Banane."

Şu an yeni çocuğu umursayamayacak kadar yorgundum. Aniden sınıfın kapısı birkaç kez vurulduğunda Begüm kıvranıyordu. "Kesin yeni çocuk."

Tarihçi dersi bırakarak gözlerini kapıya çevirip, "Gir." dediğinde kapı anında açıldı ve içeriye yeşil gözlü, kahverengi saçlı ve uzun boylu bir çocuk giriş yaptı. Herkesin bakışları çocuğa doğru dönerken oldukça soğuk birine benziyordu. İfadesizce hocanın yanına doğru yürüyordu.

Tarihçi gülümsedi. "Aaa yeni öğrenci. Hoş geldin."

Başını salladı. "Hoşbuldum hocam." Ses tonu oldukça kalındı ama ilgi çekiciydi. Haber spikerini andıran bir sesi vardı.

Begüm koluma sertçe vurdu. "Çocuk yıkılıyor. Vay be. Bu kadar yakışıklı olacağını düşünmezdim."

"Kendini tanıt," dedi tarihçi gülümsemeye devam ederken. "Arkadaşların günlerdir seni bekliyor."

Çocuk derin bir soluk çekti. "Ben Aden. Bu kadar."

Gözlerimi yeni çocuktan çekemiyordum. İsmi, beni kendine çekiyordu. Çocukluğumu hatırlatıyordu. Aden'in gözleri de yeşildi. Neden duygusallaşıyordum bilmiyordum ancak içimden gelen ağlama hissini bastıramıyordum. Elimi inci kolyeme götürerek kendimi dizginlemeye çalıştım.

Tarihçi gülümseyerek, "Tamam yerine geçebilirsin Aden. Arkadaşların seni zamanla tanır zaten." dedi.

Aden kimseyle göz teması kurmamaya özen göstererek duvar kenarı en arka sıraya, yani Uzay'ın yanına oturdu. Uzay gülümseyerek selam verdiğinde, Aden oldukça huysuz biri gibi gözüküyordu. Hiçbir şey yapmadan arkasına yaslandı ve bakışlarını etrafta gezdirdi.

Göz göze geldiğimizde, direkt bakışlarımı kaçırarak başka tarafa baktım.

Begüm gülümsüyordu. "Koray'ı bırak, bu çocukla çık. Hem yeni, hem de müdürün oğlu. Hiç kaçırma."

Gözlerimi devirdim. "Çok meraklıysan, sen çık. Şu tipe bak, ego yığınına benziyor. İşim olmaz."

Begüm kaşlarını çattı. "Neden öyle söylüyorsun? Çocuğu tanımıyoruz ki."

Koray birden arkasını dönerek yüzüme baktı. "Sevgilim, akşam işin var mı? Sinemaya gidelim."

Yüzümü buruşturdum. "Yürü git. Bana far paleti al. Ne sineması?"

Koray dudaklarını büzerek, önüne döndüğünde fazlasıyla komik gözüküyordu. Begüm gülümseyerek, kulağıma yaklaştı. "Bu Koray gerçekten sana âşık oldu sanırım."

Gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Aman Allah korusun. Bir de bununla uğraşmayayım. Anonim yetiyor."

Aden'e tekrardan baktığımda, önüne bakıyordu. Fazlasıyla gizemli ve soğuk birine benziyordu. İsmi yüzünden ona biraz duygusal bakıyordum. Sınıfımıza Aden isminde birinin gelmesi hiç iyi olmamıştı. İsmini duydukça çocukluğuma gidecektim. Umarım fazla derine inmezdim çünkü çocukluğumun en derinde babam vardı.

Teneffüs olduğunda, tarihçi sonunda sınıfı terk etmişti. Öylesine uykum vardı, kafamı direkt masaya koyarak uyuklamaya başladım. Bir sonraki derse kadar biraz kestirsem iyi olacaktı. Sınıftaki herkes bir bir dışarıya çıkıyordu. Tarih dersi herkesin uykusunu getirdiğinden dolayı temiz hava almaya ihtiyaçları vardı.

Begüm koluma dokundu. "Kalk biz de dışarıya çıkalım."

"Uykum var." diye mızmızlandım gözlerimi açmadan.

"Aman, iyi be." dedi Begüm, daha sonra ayağa kalktı. "Ben gidiyorum."

Hiçbir şey söylemediğimde hızlı adımlarla yanımdan ayrıldı. Okulda uyumamın tanıdını hiçbir şeyden alamıyordum. İlk hayaller kuruyordum, sonra uykuya dalıyordum. En sonunda ise öğretmenin seslenmesiyle ilkiliyordum. Uykudan uyandırılmaktan nefret ediyordum.

Tam uykuya geçiyordum ki, birinin üzerimi örtmesiyle irkilerek kalktım. Çift yeşil gözler karşıladı beni. Üzerime bıraktığı mont yere düşerken, gözlerimiz birbirine kenetlenmişti.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

Kuruyan dudaklarını ıslatarak, "Uyuyordun, üstünü örtmek istedim." diye mırıldandı. Bugün beden dersi olduğundan dolayı, ani bir cesaretle okula sivil gelmiştim ve üzerimde oldukça açık bir bluz vardı.

Gözlerimi devirdim. "Beni düşünmene gerek yok, işine bak."

Aden kaşlarını çattı. "Neden bu kadar gerildin? Sadece üzerini örttüm."

"Tanımadığım birisin. Üzerimi örtmen değişik geldi."

Başını hafifçe sallayarak, "Haklısın." dedi ve elini uzattı. "Ben Aden."

Elimi yukarıya kaldırarak, elini tuttum ve sıkmaya başladım. "Ben de Denisa. Memnun olamadım."

Gülümsediğinde, oldukça tatlı gözüküyordu. "Hep böyle agresif misindir?"

Tek kaşımı kaldırdım. "Tanımadığım biri üzerimi örtme gereksinimi hissettiğinde evet."

"Peki," dedi başını sallayarak. "Dikkat ederim."

Zorla gülümsedim. "İyi olur."

Aden gözlerini boynumdaki inci kolyeyi çevirmişti. "Kolyen, fazla zarif gözüküyor."

Elimi boyuma götürerek, kolyeme dokundum. "Öyle. İnci benim her şeyim."

"Öyle mi?" dediğinde fazlasıyla ciddi gözüküyordu ama bir o kadar da yumuşaktı. Bu çocuğu çözemiyordum.
"İncinin hiçbir kadına bu kadar fazla yakıştığını görmemiştim."

Gülümsedim. "Bu iltifat niye?"

"Gerçekler." dedi gülümseyerek.

Yavşağın tekiydi.

Gözlerimi devirdim. "Her güzel kıza yürür müsün böyle?"

Kaşlarını çattı. Bozulmuş gibi gözüküyordu. "Sadece gerçeği söyledim. Neden gerginsin?"

"Hiç," dedim başımı tekrardan sıraya koyarak. "Gitsen iyi olur. Biraz kestireceğim."

Kırılmış gibi gözüküyordu. Sakince, "Tamam." dedi. İlk günden birine bu kadar yakın davranması, normal değildi. Kesinlikle gevşeğin tekiydi. Bu çocuğu hiç gözüm tutmamıştı. Gözlerimi yumduğumda, yavaş adımlarla yanımdan ayrıldı ve yerine geri oturdu.

Gözlerimi çaktırmadan hafifçe araladığımda yüzü asıktı, önündeki defteri karalıyordu. Hatta öylesine üzgün gözüküyordu ki, dünyası başına yıkılmış gibiydi.

Gözlerimi tekrardan yumduğumda, kalbim hızlanmaya başlamıştı. Hatta nefes alamıyordum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Her an kalp krizi geçebilirdim. Yutkunarak elimi sol tarafıma götürdüm. Neden nefes alamayacak kadar heyecanlanmıştım ki?

inci kolyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin