Multimedya; Leyl Yakut. Bölüm Şarkısı; Duman-Haberin Yok Ölüyorum
İyi okumalar dilerimm (Oy sınırı 25, yorum sınırı 300)💚💚
------
Karanlık bir sayfaya dökülen beyaz damla, geceye düşen ay ışığı gibi parlaktı.
Sayfadaki leke değildi, bir cümleydi.
Hayır, yanıldım.
Bir kelimeydi. Kelimelere gereğinden fazla anlam yüklediğiniz anda altında kalacağınızı biliyor olmanız gerekirdi, en azından ben biliyordum.
Umut, kelimesine fazla anlam yüklemiş onun altına binlerce imza atarak kaderin kemiğini kırmaya çalışmıştım. Yine, istemediğim bir şekilde yenilmiş ve ölümü kabullenmiştim. Umut yoktu, varsa bile durup o umuda inanacak halim yoktu.
Leyl Yakut olarak bu andan itibaren, kalan on iki günümü dolu bir şekilde geçirecektim.
Bakışlarımı parmak uçlarımdaki yarıklardan avuç içimdeki derin kesiğe daha sonra kolumun iç kısmına kadar uzanan yaraya çevirdim. Umudun bittiğini, iyileşmeyen yaralardan anlamıştım. Avuç içlerimi karların arasına gömerek olduğum yerden doğruldum ve etrafa kısa bir bakış attım. Tamay ile Sude'nin durumu üzerine biraz konuştuktan sonra Tamay kısa bir işi olduğunu söyleyerek evden çıkmıştı.
Umudunun tükendiğini biliyordum.
Tamay Zevahir, ailesinin mezarını ziyarete gitmişti. Çünkü kendine söylemese bile öleceğimi o da kabullenmiş, kendi intiharını hazırlamıştı.
Yanağımdan akan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildikten sonra hareketlenerek ilerlemeye başladım. "Aptal gibi davranıyorsun Leyl," diye homurdandım kendi kendime. "Ağlamak yok, yenilmek yok, düşmek yok." Bacaklarımın titrediğini hissederek sırtımı bir ağacın gövdesine yaslayıp soluklanmaya çalıştım.
Aldığım soluk ciğerlerimde zehirli bir yılan gibi dolanırken hıçkırarak bedenimdeki ısınmaya engel olmaya çalıştım fakat güç hissizleşmemi istiyordu, en ufak bir duygu hissetmem de yattığı pusudan uyanıyor ve vahşileşerek etrafa saldırıyordu.
"Ağlamak yok, ağlayamazsın." Ormanın derinliklerinden gelen ses afallamamı sağladığında kaşlarımı çatarak yaslandığım yerden doğrulduğumda bakışlarım, avını kaçırmış avcı gibi hızla ormanın içinde dolaşmıştı.
"Kim olduğunu sesinden anlamamı mı bekliyorsun?" Diye sorduğumda nehrin dalgalanma sesi kulaklarıma doluyordu.
Ensemde derin bir ürperti hissettiğimde kaşlarımı çatarak hızla arkama döndüm fakat beni karşılayan şey ormanın ıssızlığı olmuştu. "Anlaman gerekiyordu aslında." Sesin geldiği yöne döndüğümde bakışlarıma giren Tan ile irkilerek gerilemiş ve sırtımı ağacın gövdesine çarpmıştım. Saçlarım yüzümü bertaraf ederken Tan'ın bakışları bileğimin üstündeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LATHA
FantasyŞeytan'ın çocukları, zihinlerimize gömüldüğümüz yerde cirit atarken ve Tanrı'nın kaderimizi yazan kalemi kanımızla doldurulurken, zift gece kanımıza bulaştı. Olmaması gereken ne varsa, ay tamken oldu ve biz, bir gece yarası birbirine sarılan ruhlar...