L -5-

351 61 210
                                    

Multimedya; Tamay ve Leyl.

İyi okumalar dilerimm💚💚

----

Denizin dibinde, gökyüzünden olabildiğince uzakta bir yerde; yosunların ve deniz kabuklarının arasındaydım. Boğuluyor, nefes almak için çırpındığım her saniye kalan iki ayıma, bir çentik daha atarak yaklaştığımı kendime gösteriyordum.

Ölüm tarihimi biliyordum. 28 Şubat.

Buna rağmen, bu gerçek içimi kanlar içerisinde bırakmasına rağmen elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bora tarafından kandırılmış, Tamay tarafından boğulmaya mahkum edilmiştim.

"Sorun ne Leyl? Tartışmamızdan beri suskunsun." Bakışlarım kapalı duran televizyon ekranından onu buldu. İçmeyi tartışmamızdan hemen sonra bırakmış ve benim gibi bir saate yakın bir süredir susuyordu. Bilekliği bileğinde değildi ama ona güveniyordum, benim iznim olmadan zihnime girmezdi.

Başımı koltuğa yaslayarak bakışlarımı tavana çıkardım. "Bir sorunum yok, biraz uykusuz olmalıyım."

Ağlamak yok Leyl, diye geçirdim içimden. Patlamaya hazır bir bomba gibi göz yaşlarım hemen gözlerimin ucunda duruyordu. Ağlayınca da güzelsin ama yine de ağlamak yok.

"Kimi kandırıyorsun Leyl, yalan söylediğinde anladığımı biliyorsun." 

Bir damla göz yaşı gözlerimden kurtularak şakaklarıma doğru ilerlediğinde hıçkırmamak için kendimi sıktım. İki ay sonra öleceğimi ben sana nasıl söyleyeyim Tamay? "Beni boğup durma Tamay, zaten okulda yeteri kadar sıkıldım. Bir de konuşup beynimi şişiriyorsun." Sesim sert, vurgum şaşırmasını sağlayacak kadar keskindi.

Tamay afalladı ve okyanusları gördüğüm kadarıyla kısıldı. Bu halimi beklemiyor olabilirdi ama zihnimin içi yeteri kadar doluyken onunla konuşabileceğimi sanmıyordum. "Sınırlar ha?" Alayla güldüğünde bu sefer başım tamamen ona dönmüş ve onunla göz teması kurmuştum. "Ne idüğü belirsiz yerde mahsur kaldık ve sen bana sınır mı koyuyorsun?" Gözlerimizin arasında kurulan kader yolu, bugün yaşadığım o anıyla katledilirken ortaya çıkan kan ikimizi de lekelemişti.

"Ne var biliyor musun Tamay?" dedim yerimden kalkarken. "Sadece arkadaşken daha iyiyiz."

Tamay'ın dudakları şaşkınlık ile aralanırken ve o şaşkınlık gözlerine sirayet ederken ona sırtımı dönmüş ve salondan çıkmıştım. Odama kapanıp bir şeyler karalamalı ve zihnimdeki kaostan kurtulmalıydım. Odanın kapısını sertçe çarptıktan sonra hıçkırarak bilgisayar masasının başına geçtim ve dolaptan çıkardığım büyük tuvali önüme koydum ama dikkatim o kadar dağınıktı ki zihnimdeki şeyi çizmem imkansızdan farksızdı. Adeta feryat ederek bilgisayar masasının üstündeki her şeyi dağıtarak diz üstü yere çöktüm.

Bir harabenin yıkılmadan önceki son durağıydım.

Dökülen hücreler, ölü toz taneleri değil zihnimde onun adına kurulan bütün şehirlerdeydi.

Tamay benim içimde, şimdiye kadar yok sayılan o depremdi. Hıçkırarak öne doğru eğilirken bileğimdeki bilekliğin içimi sarıp sarmalayan güç yüzünden parçalanacağını hissettim. Bedenimdeki, şafağı andıran güç beni yok edecek kadar fazlaydı ve her gecenin sonunda gün doğardı. Gün doğması da benim ölümüm demekti.

Bir kez daha hıçkırdım ve bedenim yere uzanırken gözlerimi kapattım. Savaşacak gücüm bitmiş gibiydi, bugün ki olaylar ilmek ilmek parçalanmış o ilmekler parmaklarımın arasında tutacağım beyaz bayrağı işlemeye başlamıştı.

LATHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin