one

4.4K 235 47
                                        

She had a galaxy in her eyes, A universe in her mind

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

She had a galaxy in her eyes,
A universe in her mind.

"Her şey tek bir hataya bakıyor, anladın mı?"
Başımı onaylar anlamda salladım ve önümdeki silahlara bakmaya devam ettim.
"Bunlar neden burada?"
Kısık bir sesle konuştuğumda karşımdaki adam gülümsedi ve önümde eğilerek benimle eşit boya geldi.
"İleride bunlara ihtiyacın olacak, Asteria."
Yüzümü buruşturdum ve birkaç adım geri çekilerek onlardan uzaklaştım.
"Onları kullanmak istemiyorum, kimseye zarar vermek istemiyorum."
Adamın gülümseyen yüzü solduğunda titrek bir nefes verdim.
Ceza almak istemiyordum.
"Tekrar bir ceza mı almak istiyorsun Asteria, biliyorsun cezaların her seferinde daha ağır oluyor."
Adam hafifçe sırıtarak aklımı okumuş gibi konuştuğunda kafamı hızlıca iki yana salladım.
"Hayır efendim, ceza almak istemiyorum."
"O zaman sana söylenenleri uygula ve mezuniyetine kadar iyi bir performans sergile."
Kafamı hızlıca olumlu anlamda salladım.
"Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım efendim.
Adam elini hafifçe yanağımda gezdirdi ve gülümsedi.
"Büyüdüğünde Asteria, en güçlü sen olacaksın ama şimdi yaptığın hatanın cezasını çekmelisin."
Bir şey söylememe izin vermeden kolumdan sıkıca tuttuğunda yüksek sesli bir çığlık attım.
Ceza almak istemiyordum.

"Asteria, dinlemiyor musun?"
Kolumdan dürtüklendiğimde hafifçe silkelendim ve bakışlarımı yanıma çevirdim.
"Ne istiyorsun?"
Jackson göz devirerek ileriyi işaret etti.
"Ne yapacağımızı anlatıyor."
Gösterdiği yere bakma gereksinimi duymadan Jackson'a bakmaya devam ettim.
Ne yapacağımız belliydi.
"Ne yapacağımız açık değil mi? içeriye gir, direnini öldür ve patronun isteğini yerine getirip yuvaya dön."
Jackson bir şey söylemeden önüne döndüğünde derin bir nefes aldım ve onu hafifçe itekledim.
"Kusura bakma, sinirliyim."
Jackson genişçe gülümsedi.
"Sen hep sinirlisin Asteria, sadece neden olduğu belli değil."
Göz devirdim ve bir şey söylemeden önüme döndüm.
Jet hafifçe sallandığında duraksadım ve etrafıma bakındım.
"Basit bir saldırıya giderken ölürsem kendimi asla affetmem."
Jackson alayla konuştuğunda ona ters bir bakış attım.
"Ölmek gibi bir aptallık yaparsan seni mezarında rahat bırakmam."
Jackson dudaklarını büzdü ve omuz silkti.
"Eğer bir mezarım olursa, belki."
Bir şey söylemeden hızlıca kemerimi çözüp yerimden kalktım.
"Asteria, otur yerine."
Yüksek bir ses duyduğumda umursamadan telsize doğru ilerledim.
"Kapa çeneni Ronald."
Ronald bir şey söylemeden yumruklarını sıktığında sırıttım.
Buradaki herkesin benden nefret ettiği belliydi ama bana zarar vermek onlar için iyi olmazdı.
Ki bana zarar da vermezlerdi.
"Bizi nereye gönderiyorsun sen?"
Telsizden birkaç cızırtı geldiğinde göz devirdim.
"Görevine odaklan Asteria, istediğimi bana getir."
Telsiz kapandığında sinirle homurdandım ve hızlı adımlarla yerime oturdum.
"Siz ön kapının orada durup herhangi bir şey olmadığı sürece yerinizden ayrılmayacaksınız."
Ronald karşısındaki askerlere emirlerini yağdırırken sessizce durup onları izledim.
"Asteria, Jackson ve benimle birlikte içeriye gireceksin hata istemiyorum."
Jackson kafasını onaylar anlamda salladığında bir şey söylemeden Ronald'a bakmaya devam ettim.
"Gerginsin Ronald, sizin söylediğinizin aksine bunun basit bir görev olmadığı belli.
Neredeyiz?"
Ronald bana sert bir bakış attı.
"Shield binasındayız, patron asayı istiyor."
Gözlerimi kıstım ve ona bakmaya devam ettim.
"Patron bizi neden düşmanın ortasına atsın?"
Ronald hafifçe sırıttı ve bana bir adım yaklaştı.
"Yoksa korktun mu kusursuz ajan?"
Alayla güldüm.
"Korkması gereken ben değilim."
"Geldik, dediğim gibi ön tarafa ilerleyin."
Ronald bana bir şey söylemeden askerlere bağırdığında Ronald'ı ikiletmeden alçalan jetten aşağıya atladılar.
Jet hafifçe yükseldiğinde etrafıma baktım.
"Onlar sadece bize zaman kazandıracak kuklalar, patronun da dediği gibi seni yavaşlatan yüklerden kurtul.
Bir taşla iki kuş. "
Ronald sırıtarak konuştuğunda göz devirdim ve bıçağımı aparatına yerleştirerek ayakkabımın içine sıkıştırdım.
Jet alçalıp kapısı açıldığında hızlıca aşağıya atladım ve silahımı belime yerleştirdim.
"Elinde taşısan iyi olur."
Jackson alayla konuştuğunda göz devirdim.
"Loki olayından beri asa yüksek koruma altında, ona nasıl ulaşacağız."
Omuz silktim ve ilerlemeye devam ettim.
"Patronun planı olmasaydı buraya böyle gelmezdik."
Jackson kafasını onaylar anlamda salladığında çıtırtı sesiyle hafifçe duraksadım ve elimi kaldırdım.
Ronald ve Jackson'da duraksadığında yavaş adımlarla sesin kaynağına ilerledim.
Silahımı hızlıca doğrulttuğumda adam kollarını hızlıca iki yana kaldırdı.
"Hey, sakin ol aynı taraftayız."
Gözlerimi kısarak ona bakmaya devam ettiğimde kolunu kaldırdı ve kolundaki dövmeyi gösterdi.
"İçeriye girmeniz için buradayım, beni takip edin."
Ronald bir şey söylemeden adamın peşinden ilerlediğinde Jackson'a kısa bir bakış attım ve ilerlemeye başladım.
"Buradan girin, içeridekiler sizi asaya götürecek."
Bir şey söylemeden açtığı kapıdan girdim ve silahımı belimden çıkararak etrafa bakındım.
Kapıyı ittirip karanlık bir koridora çıktığımızda karşıdan gelen iki adam eliyle onları takip etmemiz için bir işaret yaptı.
Anlaşılan patron her şeyi düşünmüştü.
"İçeride ama yerinden oynadığı an tüm bina alarma geçiyor.
Stark bu konuda tedbirli."
Adam bana kısa bir bakış atarak konuştuğunda etrafıma baktım.
"Onlar başımıza üşüşene kadar ne kadar vaktimiz var?"
"Bir dakika eğer şanslıysan iki ve iyi haber yenilmezler burada."
"Bizde şans diye bir şey yok ayrıca bunun nesi iyi haber?"
Jackson alayla konuştuğunda kafamı onaylar anlamda salladım.
"Jackson işler ters giderse asayı al ve gözden kaybol."
Jackson kafasını onaylar anlamda salladığında asaya doğru ilerledim.
"Hadi bakalım."
Derin bir nefes verip asayı elime aldığımda tüm binada çalan yüksek alarm ile yüzümü buruşturdum.
"Hadi, beklemeyin."
Hızlıca çıkışa doğru ilerleyeceğimiz sırada açılan kapıdan giren Clint'i görünce göz devirdim.
Asayı hızlıca Jackson'a verdim ve onu hafifçe ittirdim.
"Çıkın buradan, onları oyalarım."
Jackson duraksadığında onu hızlıca itekledim.
"Git hadi."
Ronald Jackson'ı çekiştirerek arka kapıya ilerlediğinde gelen ateş sesiyle hızlıca duvarın arkasına saklandım.
"O taraftalar."
Clint yüksek sesle bağırdığında tam yanımdan geçmek üzere olan Natasha Romanoff'un ayağına çelme taktım.
"Selam Karadul."
Sırıtarak karnına sert bir tekme attığımda Natasha hafifçe inledi ve yerde yuvarlanarak ayağa kalktı.
Karnıma sert bir yumruk atmak için hareketlendiğinde hızlıca geri çekildim ve havada kalan ayağını sertçe çekerek yere düşmesini sağladım.
"Bir de sana iyi derlerdi."
Hafifçe gülerek konuştuğumda Natasha bileğimden tutarak sertçe yere çekti.
Kafamı yere çarptığımda hafifçe inledim ve Natasha'nın yumruğundan kaçarak hızlıca ayağa kalktım.
Bana doğru ilerleyen oku fark ettiğimde hızlıca sağa çekildim ve bana şaşkınlıkla bakan Clint'e göz kırptım.
Natasha bana doğru ilerlediği sırada kolunu ters çevirip kafasını sertçe masaya vurdum.
Acımış olmalıydı, çok yazık.
"Tanıştığıma memnun oldum Karadul."
Natasha'yı yere ittirerek hızlı adımlarla çıkışa doğru koşmaya başladım.
"Tony, vur onu!"
Kolumda keskin bir acı hissettiğimde yüksek sesle inledim.
"Sikeyim, bu ne be?"
Acıyı umursamamaya çalışarak hızlı adımlarla çıkışa ilerledim.
Kolay olmuştu.
Koridorda ilerlerken kolumdaki acı kendini belli ettiğinde fırsattan istifade duraksadım.
Yenilmezlerin önceliği asa olacaktı, benim peşimden gelmek değil.
"Kal orada!"
Steve Rogers'ın sesini duyduğumda göz devirdim.
Çok erken konuşuyordum
"Duruyorum ya zaten."
Steve yavaş adımlarla bana yaklaştığında ona bakmaya devam ettim.
"Kimsin sen?"
Dudaklarımı büzdüm ve omuz silktim.
Şu an çok itici göründüğümün farkındaydım.
"Genelde Asteria derler."
Steve bana doğru yaklaşmaya başladığında karnına yumruk atarak boşluğundan istifade arkasına geçip sırtına sert bir tekme attım.
Değişmez bir numaraydı.
Steve hafifçe silkelenip kalkanını yüzüme doğru indirdiğinde hızlıca kolumu kendime siper ettim.
"Tanrım, az kalsın burnumu kıracaktın."
Afalladığında yüzüne sert bir yumruk geçirdim.
Steve hafifçe geri çekilip karnıma yumruk attığında inledim.
Koca adam sinirlenmişti.
Aynı şekilde karşılık verip bükülen dizine bastım ve bacaklarımı beline sararak çevikçe sırtına çıktım.
Steve'in elleri bacaklarımı sardığında iki elimle sertçe ensesine vurmaya başladım.
Steve hızlı bir hareketle beni yere doğru fırlatacakken bacaklarımı daha da çok sıkılaştırdım ve zorlukla ayakkabıma sıkıştırdığım bıçağı çıkardım.
Steve bileklerimi sıkıca tutup bıçağı kendisinden uzaklaştırmaya çalıştığında bacaklarımı boynuna daha sıkı sararak yavaşlamasını sağladım ve bıçağı sertçe göğsüne sapladım.
Steve acıyla inleyip duraksadığında bacaklarımı çözdüm ve hızlıca yere atladım.
"Bu yara seni öldürmez Rogers, endişelenme."
Steve kızaran yüzüyle bana baktığında gülümsedim ve asker selamı vererek arkamı dönüp ilerlemeye başladım.
"İyi şanslar, asker."
Son kez ona bakarak binadan çıktım.
Görev tamamlanmıştı.

Asteria'yı az da olsa tanıtmak istedim, onu sevdiniz mi?
Umarım bölümü beğenir ve birkaç yorum bırakırsınız, şimdiden teşekkürlerrr💘✨

forelsket || AVENGERSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin