16. Bölüm

900 107 98
                                        

Medyadaki şarkıyı çok seviyordum ama paylaşılması engellenmiş ve ben de bunu buldum bence tam da Aybüke ve Burak'ı anlatıyor 🤗

Hayatım artık rutin bir sekilde ilerliyordu. Sabah kalkiyordum sonra kahvaltimi yapıyordum, kahvaltıdan sonra İrem ile birlikte okula gidiyor ve okuldan sonra da hiç bir şey yapmayıp eve geri dönüyordum. Fazla sıkıcı ve düz bir hayatım vardı. Bundan da şikayetçi değildim. Düz olmayı dikkat cekmemeyi seviyordum.

Aslında son zamanlarda yaşadıklarıma bakınca demekki yanılmışım bu düşüncelerimde. Demekki dikkat çekmemek için kırk takla atmam beni daha da dikkat çekici yapıyormuş.

Düşününce utanıyordum biraz. Çünkü bir değil iki kişinin dikkatini çekmiştim. Biri yalan olsa da. Yalan olmasına rağmen hala hayatıma müdahale etmesine katlanamiyordum. Beni hala böyle sahiplenmesi gurur kırıcı geliyordu bana.

Dün ilk defa biri ile kavga ettiğine şahit olmuştum. Onu gözümde öyle yüksek bir mertebeye koymuştum ki onun o hali beni şoka uğramıştı. Ama yine de dönüp yüzüne bakmadım. Beni görüp kavgalarını durdurmalarina rağmen, yanından geçip gitmiştik. Tabi gün boyunca İremin bir ton sorusuyla birlikte.

Bugün tek başıma okula gelmiş ve siramda sessiz sessiz dersin başlamasını bekliyordum. Ama bu sessizliğim biri tarafından bozuldu. Nefes nefese sırama kadar yürüdü önümde durarak sessizce bana bakmaya başladı. Ben ise ona bakmayarak başım önümde ne söyleyeceğini söyleyip gitmesini bekliyordum.

"Biraz konuşabilir miyiz?"

Başımı kaldırıp ona bakmadım. Daha doğrusu bakamadım.

"Lütfen, çok önemli."

Yıne bir cevap vermedim. Öylece bir iki dakika başım eğik düşündüm. Sonra da bunun böyle sürmeyeceğini ona kesin olarak bende de bittiğini kavratmam gerektiğini anladım. Bu durum böyle suremezdi.  Benden vazgeçmişse hayatıma karşılayacaktı.

Başımı kaldırmadan ellerimle

"Tamam." Dedim.

Ayağa kalktım. O da arkasını dönerek çıkışa doğru ilerledi. Ben de arkasında kurbanlık koyun gibi yürüdüm. Utaniyordum. Yine herkesin içinde onunla birlikte yürüyordum. Bu okula karşı kaçıncı rezil oluşum saymadım. Yakında benimle ilgili daha kötü şeyleri konucaklarina eminim. Ama umrumda değildi.

Yine her zaman konuştuğumuz yere gelmiştik. Yine aynı kişiler ve yine aynı sahne. Geçen gün buradan mutlu birsekilde ayrilmamistim. Yine korkuyordum ya yine bana kinini kusarsa.

Ve birden bire arkasını döndü. Göz göze geldik ama ben gözlerimi hızla kaçırdım. Göz göze gelmemiz bir iki saniyeydi ama yine de onun o gözlerindeki mahçubiyeti pişmanlığı görmüştüm.

Karşımda ilk defa boynu bükük ve mahçup bir şekilde olan halini görmüş ve bunun şaşkınlığını yaşıyordum. Elini uzattı önce çekine çekine, sonra da eli titreye titreye geri indirmişti. Sonra da dudaklarını kıpırdattı zorlukla.

"Beni affet ay parçası." Dedi

Gözlerim doldu duyduğum son iki kelime ile birlikte. Başımı eğdim usulca tekrar kaldırıp bakamadım yüzüne. Çünkü ne zaman bakmak istesem bana söylediği o kötü kelimeler aklıma geliyordu. Hiçbir zaman unutmayacaktım, unutamazdım. Kalp bir kere kırıldı mı tamiri mümkün olmuyordu. Ne kadar birlestirilmeye çalışılsada hep küçük bir parçası kayıp oluyordu.  Unutamazdım, o bana böyle baksa bile. Özür dilerim Ahmet, seni affedemem.

Ellerimi kaldırdım hayatımın en zor iletişimini onunla kurdum. Şu an, şu dakika, şu saniyede...

"Üzgünüm, affedemem."

Derin bir nefes çektiğini duydum. Sanki bu dünyadan aldığı son nefes gibiydi. Sanki o nefesi almazsa ölecekmiş gibi.

Özür dilerim Ahmet, benim için Burak öldü.

Tam arkamı dönüp gidecekken elimi birden bire tutup beni durdurdu ve şok geçireceğim o kelimeleri sıraladı.

"Ben bir Polisim Aybüke. Bunu sana söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama ben doğru birşey istemiyorum artık. Sadece seni kaybetmek istemiyorum. Beni affet, ben Polisim ve bu benim görevim."

****

Onunla yaptığı itiraftan sonra çıkmış her zaman ki parka gelmiştik. Sakın sakin konuşmamız gerekiyordu. Duyduklarimin bir açıklaması olmalıydı.

O yine başka bir bankta ben başka bir bankta aramızda yine ayni uçurumla sessiz sessiz oturuyorduk son on dakikadır.

"Özür dilerim."

Dilediği kaçıncı özürdü sayamadim.

"Sana gerçekleri açıklamadığım için."

Yine bir tepki vermedim.

"Yüzüme bakmayacak mısın?"

Başımı kaldırıp ona baktım. Ellerimle onunla iletişime başladım.

"Bana herşeyi anlat. Belki içimde ölen Burağı diriltebilir. Lütfen anlat."

"Ben sana fazlasını anlatamam. Ama öğrenci olmadığımı anladın zaten. İki yıldır bana verilen görev ile birlikte bu okulda olduğumu bil."

"Ben peki? Ben de bir görev miydim?" Dedim gözlerim duyduklarım karşısında dolarak.

"Hayır hayır öyle bir şey yok. Sen bu görevde bu planda olmayan biriydin. Birden bire gelişen birşey. Benimle alakalı. Bilemezdim Aybuke. Birini seveceğimi bilemedim. Hele de bir lise öğrencisini."

"Neden peki? Neden beni kötü düşürďün. Benimle oynadığînı söyledin. Hiç sev..."

Gerisini getiremedim. Ben kendi kendime bile aciklamayamiyordum ki utanıyordum. Ona da soylemezdim.

"Sadece seni korumak için. Benim yanimdaydin tehlikedeydin ve birilerinin dikkatini çekmiştin. Seni gözümden sakınırken tehlikeye girmene göz yumamam. Ama gel gorki yine dayanamadım. Bana böyle mahrur ve kırgın gözlerle bakmana dayanamadım. Affet beni ne olur. Affettin mi beni."

O böyle bana bakarken yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Yüzümde oluşan tebessümü gören onun da yüzünde kocamn bir gülümseme oluştu. Buradan bile parlak dişlerini görebiliyordum.

"Kaç yaşındasın peki?"

Hafif bir şekilde öksürdü önce sonra da bana döndü.

"23 sorun olur mu?"

Bölüm nasıldı gençler?

Oy ve yorum istiyorum ona göre ❤

Sen Dili Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin