Bilinmeyen numara: Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu hep böyle, böyle biter mi?
Aybüke: Çok güzel neden menekşe?
Bilinmeyen numara: Menekşelerin kokusu yoktur. Ama şair öyle imkansızı sevmiş ki aşkının, sevdasının imkansızlığını menekşe çi...
Merhabalar. Yine tekrarlıyorum. Kitabı beğeniyorsanız lütfen önerin. Emeğim heba olmasın. Teşekkür ederim 😊
Satır arası yorumlarınızı esirgemeyin lütfen ❤
Keyifli okumalar 🌸
Özlemek, ne derin duygu böyle Özlemek ne ağır mesafe
İnsanoğlun çok tuhaf bir varlıktır. Hatta Yüce Rabbimin yatattıklarından en tuhafı. Yapmam der iki gün sonra yapar. Şaşmam der şaşar. Her konuda kesin, güvenle konuşurlar. Halbuki anlamaları gerekirdi. Insan beşeri bir varlıktır. Peygamberler bile hata yapmıştır. Peygamberler yapmışsa, bizim gibi iradesiz beşerlerin yapmaması imkansızdır. Ama önemli olan hatalarının farkına varmaktır. İnsanoğlu böyledir. En kalıcı öğrenme böyle gerçekleşir. En unutulmayan...
Ben de son bir aydır kesinlikle yapmam dediğim davranışlarda bulunuyordum. Hayatımda kesinlikle etlerimi birbirinden ayırsalar bir erkekle, hele de bana helal olmayan bir erkekle konusmazdım. Çok büyük konuştum. Çok büyük yanlışa düştüm. Ya da belkide benim için doğruya giden yol.
Sonbahar bu sene erken kapımızı çalmıştı. İnsanın parmak uçlarını bile donduran bir havada, tekbir insanın bile olmadığı hayalet bir parkta, ben başka bir bankta o da başka bir bankta oturmuş sessizliği dinliyorduk.
Geldiğimizden tek bir söz bile çıkmamıştı ağzından. Hiç beklemediğim bir zamanda, hiç beklemediğim biri düşmüştü yoluma. Yolumu tıkamıstı adeta. Her yanımı kuşatmış adeta istila etmişti benliğimi. Ve en sonundan günler süren kalp kuşatmasını fetihle sonuçlandırmıştı. O artık gönlüme PADİŞAH, beni de ESİRİ olarak almıştı.
"Marifet nedir bilir mısın Ay Parçası?"
Cevap vermedim ama bana baktığını hissediyordum. Utangaçlıkla başımı eğdim.
"Taşlara bakan gözlerin çiçekleri görmesidir. Ben seni gördüm. Onca kokuşmuş insan içinde, buna ben de dahil, benim gibi biri seni gördü. Yıllarca gözümün önünde olan gülü dikenlerin arasında bulamadım. Dikenler benim kararmış kalbim, görmeyen gözlerim, duymayan kulaklarım. Bazen neden şimdi diyorum kendi kendime. Sensiz geçen yıllarıma açıyorum."
Cevap vermedim başımı eğmeye devam ettim. Hala çok utaniyordum. Hafif gülüşü çaldı kulaklarıma. Sonra da sesi...
"Benden çekindiğini biliyorum. O zaman söyle yapalım. Sen telefonunda yaz bana düşüncelerini olur mu?"
Başımla onayladım. Telefonu çıkarıp yazmaya başladım.
"Bir imtihandaydın."
Mesajı okuduktan sonra başını kaldırıp bana baktı.
"Bilseydim imtihanımın ödülü bu kadar güzel tekrar yaşamaya razıydım."
"Senin ismin Ahmet neden Burak dedin bana."
"Benim iki ismim var Ay Parçası. Ahmet Burak. Herkes bana Ahmet der ama senin Burak demeni istedim. Bu ismim sadece sana özel. Ahmet ismini çok kirlettim. Allah beni affetsin. Ama Burak temiz hala. Bu ismi kullanmak yalnızca sana layık olmalı."
Bir tepki vermedim. Çünkü verecek gücü kendimde bulmuyordum. O çok derin düşünceleri olan biri. Ve çok iyi kalpli. Allah onun güzel gönlünün hürmetine onu yoluna davet etmiş, hakikati göstermiş.
O bana hiç yabancı gelmiyordu. Sanki daha önce tanıyordum. Bu kalp ısınması da burdan geliyordu. Ben kolay kolay kimseye ısınmam. Ama ona gelince bütün tabularım yıkılıyordu.
Elime telefonumu aldım ve yine yazmaya başladım.
"Seni tanıyor gibiyim. Sanki yıllar önce şehir dışına gitmissinde, geri dönüp kaldığı yerden devam eden bir akraba gibi."
Göz ucuyla ona baktım. Telefona bakıp gülümsüyordu. Gamzesi vardı. Benim de yüzümde gülümseme oluştu. Onun mutluluğu bulaşıcıydı. Ya da o bulaşıcıydı. Tıpkı içine yavaş yavaş yayılan bir zehir gibi. Yüzünü kaldırdı birden bana baktı. Hemen gözlerimi kaçırdım. Görmesine rağmen beni utandırmadı.
"Seni sevdiysem; bütün ruhların yaratıldığı o mecliste, senin yanında yer almış olduğumu hatırımda taşıyor olduğumdandır. Biz o mecliste çoktan tanıştık Ay Parçası. Biz eş olarak yaratıldık."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.