11.Bölüm

1.3K 168 122
                                    

Merhaba arkadaşlar beni beklemediğinizi biliyorum😊

Sınır koymaktan vazgeçmiştim aslında ama benim için de çok iyi oluyor. Hem vaktim oluyor çalışmak için hem de yeni bölümü toparlayabiliyorum.

Bu yüzden yeni bölüm için 40 oy sınır koydum. Inşallah geçebilirsiniz.

Keyifli okumalar🌸

Biz sakalları şiirle karışık
Kalpleri Allah ile barışık adamları çok sevdik...

Sessizlik
Bir çok anlama gelen çok özel bir kelime... Kimine göre bir kaçış, kimine göre kabulleniş, kimine göre acizlik, kimine göre ise çığlıktır. Ben hangi kategoriye girdiğimi bilmiyordum. Zira her bir anlamını  bedenimde biraz barındırıyordum. Çünkü ben isteğe göre değil, bir zorunluğa göre kabullenmiştim.

Sustum
O kadar çok sustum ki çığlıklarımı burnu yükseklere bakan karlı dağlar bile duymuştu.

Sustum
Anlatamadığım o kadar çok şey var ki hepsi kalbimde esir...
Ve sadece dilsiz çığlıklarımı bir tek rabbim bilir.

Bu durumu kabullenmem ve hayatımı buna göre şekilledirmem gerektiğinin farkındaydım. Ama yapamıyordum. Size demiştim ben zayıf bir kızım, sınav kağıtlarım ise zayiflarla dolu.

Hayatımda bir ilki yapıp annemlere ilk defa yalan söylemiştim. Okula gidecek gücü kendimde bulamamıştım. Onu görmeye ve yüzleşmeye hazır değildim. Dün yaptığı tekliften sonra bir cevap vermemiş ve daha da fazla düşerek bana ulaşmaması için telefonumu kapatmıştım.

Aslında benden istediği şey belki de bizim için en dogrusuydu. Hem ailemden gizlemeyip vicdan azabı çekmezdim hem de olası büyük günahların önüne geçmiş olacaktık.

Acaba sessizliğimi neye yorumlamıştı. Bir kabulleniş mi yoksa reddediş mi... Ben de ne amaçla yaptığımı bilmiyordum.

Sahil kenarında bir bankta oturmuş dalgaların rüzgârla dansını izliyordum. Sonra da kuşların şarkıları dinlemiş, adeta onlara özenmiştim.Keşke bir kuş olsaydım, özgürlüğe kanat çırpıp istediğim yere gidebilseydim. Hiç düşünmeden, sadece iç içgüdülerimle hareket ederek...

Hayat ne kadar garip değil mi? Dün bir kuş kadar hafif ve mutlu hissediyordum. Bugün ise dünyanın bütün ağırlıklarını omuzlarıma yüklenmiş gibi içe çökük... Onu düşündüm. Temiz kalbini, güzel düşüncelerini ve düşüşünü... Benden daha iyilerini hak ediyordu. Ben ona ancak ayak bağı olurdum. Onu kendime  esir edecek kadar vicdansız değildim. Aklımdan geçen düşünceleri başımla da tasdikleyince hemen ayağa fırladım.

"Şimdi ona gidip kabul etmeyeceğimi söyleyecektim. Evet evet söyleyecektim."

Hızlı hızlı ve heyecanlı bir şekilde yürürken ezanın huzur veren sesini duydum.

"Okula gidip kararımı söyleyip ondan sonra namaz kılsam vakit geçer mi acaba? Elbette geçer."

Hemen etrafıma bakarak en yakın camiyi aramaya başladım. Biraz yürüyüp arayınca bir tanesini bulmuştum. lavabolara giderek önce andest almış sonra ise kadınların camiye rahat bir şekilde geçmeleri için ayrı bir merdivenden ikinci kata çıkmıştım. Namaza durup huşu ile namazımı kılmış sonra da burdan ayrılmak istemeyip oturmuştum. Biraz huzura ve sessizliğe ihtiyacım vardı.

Ben sessilik içinde otururken önümdeki erkekleri görmememiz için yapılan duvarın küçük deliklerinden birşey farketmiştim. Camide kimse yoktu imam bile... Ama benden başka biri daha vardı. Sonradan benim gibi geldiği için tek kalmıştı. Önce namazını kılmış sonra ise caminin küçük kütüphanesinden yeşil bir Kur'an-ı Kerim almıştı. Oturdu ve rahleye yerleştirdi. Ve ben dünyadaki en güzel Kur'an okunuşuna şahit oldum. Evet artık biliyordum. Sesi Kur'an'a hiçbir şeye uymadığı kadar uyuyordu.

Ben cami direğinin arkasında saklanıp komik bir şekilde onu izlemeye devam ettim. Bu sesi ömrüm boyunca dinleyebilirdim.  Derin bir iç çektim ve bu onun birden irkilerek arkasını dönmesine sebep oldu. Arkasını dönünce kimseyi göremedi. Biraz  korkuttum onu galiba... Bu düşüncemle hafif kıkırtıma engel olamadım. Tekrar arkasını dönünce yine birşey bulamadı. Bu sefer yüzünü yukarı benim olduğum tarafa çevirdi. Ben önceden anlayıp hemen direğin arkasına saklandım. Ve sonra onun korkulu sesini duydum.

"Allah'ım çok günahkarım biliyorum ama görüyorsun telafi etmeye çalışıyorum. Beni isyemiyor musun gerçekten. Benden vaz mı geçtin?"

Böyle söyleyince çok üzüldüm. Ona kıyamadım ve saklanmayı bıraktım. O tövbe etmiş eski bir günahkar. Ve şu an Allah'tan da umudu kesmek üzereydi. Gözleri gözlerimi buldu ben gülümseyerek mahçup bir şekilde başımı eğdim. Bana onaylamaz gözlerle baktı. Sonra da alaylı bir tebessümle

"Buna dayanamayacağını biliyordum küçük sincap. Ben seni masum, tatlı bir ay parçası olarak biliyordum. Meğer yaramaz küçük bir kız çocuğuy muşsun."

Ben hala başım önde idam mahkumları gibi bekliyordum. Meğer farketmiş beni. Ne kadar aptalım. Hemen Arkamı dönüp dışarı koştum. Koşarken arkama bakıp bakıp gidiyordum. En sonunda camiden çıkmış izimi kaybettirmiştim. Gerçi beni takip etti mi etmedi mi onu bile bilmiyordum. Belki de öyle bir niyeti bile yoktur. Yine kendimi komik duruma düşürmüştüm. Hızımı yavaşlatıp dalgın dalgın yürümeye başladım. Ben daha ne olduğunu anlamadan birden onu önümde buldum. Elimi kalbime koyarak

"Euzubillahimişseytanirracim. Allah'ım yüreğim ağzıma geldi."

Bana yaklaşmaya başlayınca sağ elimi kaldırıp durmasını ima ettim. O da görür görmez durmuştu zaten. Derin bir iç çekerek olumsuz gözlerle bana bakıp

"Dün gece cevap vermedin bana ben anlamadım. Bu sessizlik olumlu mu olumsuz mu? Sen söyler misin benim için bir menekşe mi olmak istiyorsun yoksa ömür boyunca benim ay parçam mı?"

Telefonumu çıkarıp yazmaya başladım.

"Yapamam. Seni bana mahkum edemem."

Başını eğip attığım mesajı umutsuz gözlerle okudu. Sonra başını kaldırıp yüzüme baktı.

"Halbuki ben bir ömür boyu esirin olmaya razıydım ay parçası. Bu esarette hem ay vardı hem de Güneş... Hayallerim vardı. Kendi kendime kurup mutlu oluyordum. Ben dedim sönük bir yıldızım ama ay,  ışığıyla beni aydınlatır. Sonra o ay ben yıldız Güneşin etrafında bir ömür boyu pervane gibi döneriz. Ta ki düğün günümüze vuslata kadar..."

Duyduklarimla ilk defa başımı kaldırıp yüzünü izledim. Gözlerinde sönmek üzere olan bir umut vardı ve o küçük umut kırıntısını da ben söndürmek üzereydim. Hayır bu olmamalıydı. Yarım saat önceki kararlılığımdan eser kalmayarak kendimden emin bir şekilde gözlerine baktım. Başımı aşağı yukarıya dogru sallayarak onayladım. Ak beni anlamayınca telefonumu çıkardım. Cevabımı yazıp ona bakmaya başladım. Başını eğdi önce inanamazca başını iki yana salladı, sonra gözlerime parlayan gözleriyle bakarak attığım mesajı sesli okumaya başladı.

"Evet. Seninle birlikte Güneşin etrafinda bir ömür pervane gibi  dönmeye varım."

🌺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌺

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz yer peki neresiydi?

Oy vermeyi ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen tesekkur ederim ❤

Sen Dili Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin