17. Bölüm

810 111 44
                                    

"Aybüke bitmedi mi hala?"

İremin iki dakikada bir sorduğu soruyla namazı nasıl kaldığımı anlayamamıştım. Namaza durduğumdan beri iki de bir bana seslenmiş ne kadar kaldını sorup durmuştu. Uzun süreceğini söylemiştim halbuki.

Dua etmek için açtığım ellerimi yüzüme sürerek küçük mescidin bir köşesinde partılı gözlerle ve heyecanlı haliyle bana bakan Irem'i gördüm. Yüzünde de küçük bir tebessüm oluştu.

"Hadi bitti mi?"

"Bitti. Annenin karnında dokuz ay nasıl durduğunu merak ettim sadece. Çok sabırsızsın İrem." ellerimle ona düşüncelerimi bir bir ilettim.

Söylediklerimden sonra küskün bir şekilde somurtmaya başladı.

"Dalga geçme ya sadece heyecanlıyım yoksa böyle biri değilim."

Sonra biraz duraksayarak sağ eliyle kafasını kaşıdı. Ve hafif bir şekilde öksürdü.

"Yani bazen. Çok az." Eliyle çok az işaretini yaparak.

Ona oyunbaz birsekilde baktım.

"Kesinlike sana inanıyorum."

Duyduğu cümleden sonra yanıma yaklaşmış ve iki eliyle yanaklarımı sıkarak küçük bir çocuğu sever gibi sevmişti. Biraz da acıtmıştı ama olsun yine de kim olursa olsun biri tarafından sevilmez paha biçilemezdi.

Yanaklarımı sıktıktan sonra geri çekildi ve şöyle bir yüzüme baktı.

"Kızardı ya özür dilerim. Acıyor mu?" Dedi hüzünlü sesiyle.

"Hayır hayır acımıyor. Hem doğal allık yaptın bana." Dedim üzülmemesi için dalgaya vurarak."

"Bence de çok tatlı oldun. Eee konu kaynadı bak. Bekliyorum namazını da kıldın. Hem burası mescit erkekler  de girmez. Bence bana da çok yakışacak göreceksin. " çok heyecanlıydı. Deli kız...

"Tamam. Önce çıkarayım. "

Kapıyı kontrol ettikten sonra başımdaki örtüyü yavaş yavaş açmaya başladım. Gün yüzüne çıkan saçlarımla İremin şaşkın gözleri büyüdükçe büyüdü. Onun tepkileri karşısında ben de biraz utandım tabi. Ailem dışında ilk defa birinin yanında saçlarımı açıyordum.

"Hay maşallah tü tü tü nazar değmesin. Kapalı kızların saçları uzun ve güzel olur diyorlardı da inanmazdım. Simsiyah, parlak ve dalgalı ve son olarak en önemlisi çok uzun. Sen bu saçlara nasıl bakıyorsun? Valla ben bakamazdım. Kendime bakamıyorum."

Onun verdiği tepkilere utangaçça güldüm. İçi dışı bir biriydi aklına ne gelirse düşünmeden çat diye yüzüne söylerdi. Bugüne kadar onun gibi birini tanımamıştım. Hoş tanıyacak durumda da değildim.  Ama şimdi onun gibi birini tanıdığım için o kadar mutluydum ki. Günlerim artık tebessümlerle geçiyordu ve bunu da ona borçluydum.

"Bakıyorum işte. Saçlarımı çok seviyorum kesmeye de kiyamiyorum."

"Ben olsam ben de kiyamazdim baksana."

Elleriyle saclarima dokunmaya başladı.

"Çok yumuşak. İhm sapık değilim bu arada. Yanlış anlama." Dedi kocaman gülerek.

Ben de onun bu oyunbaz tavırları karşısında gülmeden edemedim.

Basimdaki esarbı çıkardım yanıma bıraktım.

"Yaklaş." Dedim el hareketleriyle. O da yavaşça yanıma sürünerek geldi. Deli kız.

Önce saçlarını oldukça küçük bir şekilde ve arkasında kafasını geçmeyecek şekilde topladım. Ona bunun nedeni de açıkladım tabi.

"Peygamberimiz saçlarınızı deve hörgücü gibi yapmayın demiştir. Bu yüzden küçük ve alçak bir şekilde toplaman yeterli."

"Ne güzel."

Sonra da boneyi taktıktan sonra esarbı güzel birsekilde bağladım.

"Nasıl oldu?"

Ona bakar bakmaz kendimi zor tuttum. Çok komik olmuştu.

"Kuran kursuna giden küçük kız çocukları olur ya hani baglayamazlar esarplarini onlar gibi oldun."

"Gülme ya. Hem bence çok yakıştı baksana. Bence kiskaniyorsun beni."

"Evet kesinlikle seni kıskanıyorum."

***

Eşarp vakasından sonra Iremle birlikte okul koridorunda yürüyerek dışarı doğru gidiyorduk.

"Şu Ahmette hep sana bakıyor. Baksana."

Bana imalı imalı baktı. Ona cevap vermedim yalan söylemek istemiyordum. Vakti zamanı gelince İreme de bu durumu açıklayacaktım ama şimdi kendimi hazır hissetmiyordum.

Başımı kaldırıp koridorda pencere kenarında ellerini birbirene bağlayarak sırtını da duvara yaslayarak bana bakıyordu. Başımı eğdim bakamadim ona hala olanlara inanamiyordum. O bir polisti. İlk başta inanamamıştım ama polis kimliğini göstermişti. Gerçekten de polisti. Ama bu bana yaptığı şeyleri affettirmezdi. Çok ağır kelimeler kullanmıştı. Onunla konuşuyordum ama eskisi gibi de değildim. O da kendini affettirmek için sürekli peşimdeydi.

İremle biraz yürüdükten sonra işi olduğunu söyleyip benden ayrıldı.
Bugün hava çok güzeldi bu yüzden ben de otobüse binmeyip yürümeye karar vermiştim.

Bir süre güzel havanın tadına vara vara yürüdüm. Mahalleye yaklaşınca da birden bire ne olduğunu anlamadan etrafım tanımadığım üç kişi tarafından çevrildi.

"Vay vay vay. Bakın burada kimler varmış."


Herkese merhaba

Bölüm nasıldı gençler 🤗

İremi sevdiniz mi bakalım.

Peki Aybukenin yolunu kesen kimdir sizce?

Oy ve yorumlarinizi bekliyorum ❤🤗

Sen Dili Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin