Keyifli okumalar 🤗
Küçükken hep büyümenin hayalini kurardım. Yetişkin insanlara imrenerek bakardım. Bu tuhaf hayalimin temel nedeni ise büyüyünce doktor olacağıma dair olan inancımdı. Yani kısacası büyüyünce doktor olmak gibi bir hayalim vardı. Klasik bir hayaldi. Hatta her çocuğun küçükken yolu bu hayalden geçmiştir. Ama benim nedenim onlarinkinden bambaşkaydı. Küçücük bedenimin daha küçücük olan beynimde doktor olmayı başarıp sessizliğime binlerce kez çare bulmuşumdur. Hatta kendi sorunuma çare bulmakla kalmayıp diğer tüm sessiz insanlara çare buluyordum. Çok masum bir hayaldi. Yedi sekiz yaşlarındaki bir kız çocuğundan beklenenen bir amaç...Ama zamanla gerçekle tanışmıştım. Ama herşeyin bu kadar basit ve kolay olmadığını bir bir artan yaşımla yavaş yavaş acı bir tecrübeyle kavramıştım. Benim sessizligimin bir ilacı yoktu ve hiçbir zaman da olmayacaktı. Ama bu bile yaşadığım hayal dünyamı yıkamadı. Hala doktorluk mesleğinin hayalini kuruyor ve olmak için de elimden ne geliyorsa yapacaktım.
Odamda bugünkü ders programına uygun kitapları tek tek seçip çantama yerleştiriyordum. Dün gece aldığım kararı uygulamak için bugünü seçmiştim. Bundan sonra hayatımda tek önemli olan şey ailem ailem ve derslerim olacaktı . Son iki aydır içinde yaşadığım hayal dünyamdan çıkıp gerçekliğe bugün bu saatlerde adım atmış bulunmaktayım. Bundan sonra hayatımda ne o olacak tı -ki artık bu mümkün değil- ne de bir başkası... Yine de verdiğim kararı desteklemek için hem onu engellemiştim hem de dün mesaj atan esrarengiz numarayı.
Çantamı koluma taktıktan sonra mutfağa geçmiş birşeyler atıştırıp dışarı atmıştım kendimi. Bugün yuruyecektim. Temiz havanın tadına vara vara okula doğru ağır adımlarla yürüyordum. Hatta bir ara çocukluğuma geçiş yapıp kaldırım çizgileri ile sek sek bile oynamıştım.
Kendi kendime yürürken birden bire bir el koluma dokundu. Ve o anki reflekslerim ile irkilerek kolumdaki çantayı kafasına geçirmiştim.
"Ahh!" Diye ince bir ses duyunca gözlerimi kocaman açarak kafasını ovalayan kıza bakakaldım. Sonra yüzünü bana çevirerek kocaman gülümsemesi ile bana bakmış ve
"Ya narin birşey gibi duruyorsun ama maşallah Muhammed Ali yanında halt etmiş. Kafamı kırıyordun." Dedi
Ona üzgün bir şekilde baktım. Sonra elimi başına bastırdım hasar tespitini öğrenmek için. Ancak elimi başına koyar koymaz elime dokundu ve samimi bir şekilde
"Acımadı valla bak. İyiyim ben kendini kötü hissetme. Hem benim hatamdı korkacağını dusunmeliydim." Dedi parlak dişlerini göstere göstere gülümserken. Ne çok gülüyordu bu kız. Sonra sağ elini uzatarak
"Merhabalar güzel bayan ben İrem. Sizin isminiz nedir acaba?" Dedi. Biraz şaşkın bir şekilde onun neşeli halina bakakalmıştım. Sonra benimde yüzümde günler sonra ilk kez bir tebessüm geçti. Ölüyü bile diriltir derler ya bu kız da öyleydi. Iki dakikada enerjisi ile tatli haliyle beni bile gülümsetmeyi başarmıştı. Ben de elimi uzatarak geri çevirmedim. Bir zararı yoktu hem.
Elini bırakıp çantamdan kağıt kalem çıkaracağım zaman elime dokunarak engel olmuş sonra anlayışlı sesi ile
"İşaret dilini biliyorum ben canım. Bir yıldır egitimi alıyorum. Bence kağıt kaleme gerek yok."
Ellerimi kullanarak
"Ben de Aybüke" dedim
"Vay çok güzel ismin varmış Aybuke kiskandim valla." Dedi koluma girip yürürken.
Sonra ona döndüm ve
"Senin isminde çok güzel." Dedim
Eliyle saçlarını savurdu ve koca mavi gözlerini bana dikerek
"Biliyorum biliyorum" dedi havalı bir şekilde.
Hayat çok tuhaf değil mi? Daha bu sabah kimseye ihtiyacım olmadığını söyleyip tek başıma bu yolda yürüyeceğimi söylemiştim. Fakat şimdi biriyle paylaşılan şeylerin bir arkadaşın ne kadar değerli olduğunu şu an anlıyordum. Hissetmiştim onunla uzun bir arkadaşlığımız olacaktı.
Okula giderken bana bize yakın bir yerde oturduğunu beni her gün gördüğünü benimle tanışmayı çok istediğini ama biraz benim soğuk havam yüzünden korktuğunu söyleyip durmuştu. Bugün beni yürürken görünce cesaretini toplamış en sonunda benim tanışmayı başarmış.
Cıvıl cıvıl birydi benim aksime ama bu halini yadirgamamıştım hatta çok sevmiştim. Okula gidene kadar bana birşeyler anlatmış ve beni sürekli guldurmustu. Okula yaklaşınca giriş e yakın bir yerde iki kişi kavga ediyordu. Hatta bu kişiler Selim ve Buraktı. Normal bir kavga değildi bildiğin yumruk yumruğa dovusuyorlardı.
"Yine mi ya. Ne oluyor Allah aşkına bunlara iki haftadır kırmızı görmüş boğadan farkları yok sürekli kavga ediyorlar. Halbuki Buraktan hiç beklemiyordum böyle birşey. Sakin biriydi ne oldu acaba? Yanımda İrem birşeyler anlatırken onu duymuyordum bile tamamen karşımdaki kişilere odaklanmaştım. Şoktaydım ama ikinci şokumu ise Buragin ağzından çıkan cümle ile yaşamıştım.
"Yaptım işte istediğini yaptım. Sen de onu rahat biracaktin. Neden hala etrafında sürekli seni görüyorum?"
Merhabalar
Nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
Biraz geç geldi ama biliyorsunuz çok yoğunum watpad ile çok ilgileneniyorum. Ama en sonunda yazdım ve bölümü attım. Zaten biraz daha gecikseydim fena küsecektiniz bana🤗
Bol bol yorum ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen ❤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Dili
SpiritualBilinmeyen numara: Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu hep böyle, böyle biter mi? Aybüke: Çok güzel neden menekşe? Bilinmeyen numara: Menekşelerin kokusu yoktur. Ama şair öyle imkansızı sevmiş ki aşkının, sevdasının imkansızlığını menekşe çi...