1. Bölüm

145 17 10
                                    

Multimedya : Arya Evans

Sabahın en erken saatlerinde kafamda kuşların bağırması ile yerimden sıçradım. Yerimden kalktığımda bulunduğum ortama baktım. Bu nasıl olabilir? Ben buraya nasıl geldim? Burası neresi böyle? Kafam karışmıştı. Etrafıma iyice baktım. Ormanın tam ortasında dikilmiştim. En son nerede olduğumu ve neler yaptığımı hatırlamaya çalıştım. Ama hiç bir şey hatırlamıyordum.  Daha fazla burada durmanın bir anlamı olmadığı için yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Buradan çıkmam gerekiyordu.
Kaç saattir yürüdüğümü bilmiyordum ve çok yorulmuştum. Daha fazla dayanamayıp dinlenmek için kendimi yere attım. Ne bitmek bilmeyen bir yolmuş bu...

Biraz soluklandıktan sonra yerimden kalkıp ilerlemeye devam ettim. Ama ben ikerledikçe orman daha da sıklaşıyordu ve sürekli başladığım yere dönüyordum. Sinirle etrafa söverken duyduğum sesler ile duraksamıştım. Bu sesler ne acaba? Gidip baksam mı? Yok yok önüne dön Arya ve yürü. Ama ya birine bir şey olduysa. Offff en iyisi gidip bakmak. Ben ve salak merağım yerinde durabilir mi? Tabi ki de hayır. Hızlıca duyduğum sese doğru ilerledim. Bir kadın kucağında minik bir bebek ile koşuyordu. Birinden mi kaçıyordu acaba? Diye düşünürken ne hikmetse kadının kıyafetleri gözüme çarptı. Kadın sanki orta çağdan fırlamıştı. Gerçi benimde ondan bir farkım yoktu. Bende onun gibi giyinmiştim. Ben kadına o kadar çok odaklanmıştım ki arkasındaki gölgeleri zar zor görebilmiştim.

"O ne beee!" Diye ciyaklamıştım en sonunda.
Ben kadına doğru ilerlemeye çalıştım ama gidemedim. Sanki toprağa gömülmüştüm. Yere baktığımda gerçekten de ayaklarım toprağa gömülmüştü. Ne kadar çok çabalasam da ayağımı topraktan çıkaramamıştım. Ve çok derinden bir ses duymuştum. 'Oraya gitme, kendini gösterme.' diyordu. Neden böyle bir şey söylediğini de anlayamamıştım. Ayrıca benimle kimin konuştuğunu da bilmiyordum. Gölgeler kadına daha çok yaklaşmıştı. Onu kurtarmam gerekiyordu. Ama yerimden kımıldayamıyordum. Son çare kadına bağırmak olmuştu. Ve o an bir güç dalgası etrafıma yayıldı. 

"Dikkat et!" Demem ile ayaklarım topraktan çıktı. Nasıl oldu bilmiyorum ama o güç dalgası sayesinde kurtulabilmiştim. Ama nasıl? Bunu daha sonra düşünebilirim bence. Bunu fırsat bilerek kadına koştum ve onu benim tarafıma çektim. Kadın korku ile bana bakıyordu. Kendi için değil kucağında ki bebek için korkuyordu. Her halinden belliydi. Bebeğe daha çok sarıldı ve korkuyla bana baktı.

"İyi misiniz?" Dedim kadına yaklaşmaya çalışırken. Ama o benim yaklaştığımı görünce yavaşca benden uzaklaşmaya çalışıyordu."Kimsin sen?" Diyebilmişti en sonunda. "Korkmayın size zarar vermeyeceğim." Teslim olur gibi ellerimi havaya kaldırmış kadına bakıyordum. Kadınla aramızda çok tuhaf bir benzerlik vardı. Tek fark ise saç rengimizdi. Uzunlukları bile aynıydı. Onun saçları sarı benim saclarım ise kahverengiydi. Gözlerimiz ise kahverengiydi. Üzerinde ise mavi kolları bombeli bir elbise vardı. Etek kısmı da hafif kalkıktı. Tam bir kraliçe gibiydi. Kafasında da altın bir taç vardı.

"Sana nasıl güveneyim?" Kadını incelemeyi bir kenara bırakıp bana güvenmesini sağlamaya çalıştım."Eğer size zarar vermek isteseydim sizi kurtarmazdım." Bence çok doğru bir tespitti ama bana inanıp inanmayacağını bilmiyordum."O zaman bana yardım et. Kızım... Kızım tehlikede. Onu buradan götürür müsün?" Dediği an kucağında ki minik bebeğe odaklanmıştım. Yeni doğmuştu. Çok hafif saçları vardı ve kahverengiydi. Minicik bir bebek daha nasıl bir tehlikede olabilir ki."Ne tehlikesi?"

Kayıp Kader (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin