Bölüm 10

613 59 10
                                    

Aklımda milyon tane soru vardı. Aslında o soruların hepsi aynı yola çıkıyordu.

Kai ne hediye ister?

Kafayı yiyecektim! Sinirle saçlarımı bozdum. Sonra saçlarımın çok kötü göründüğünü düşünerek saçlarımı düzelttim.

Ona küçük fakat anlamlı bir hediye almalıydım. Tabii ki de pahalı da olmamalıydı. Kendisini kötü hissederdi. Böyle bir hediye var mıydı dünyada peki? Hayır.

Bu mağazada da güzel bir hediye bulamayınca iç çekip yüzümü asarak oradan çıktım. Sokağa çıkıp derin bir nefes aldım. Hediyeyi bulacaktım. Buluşma saatinde birbirimize hediyemizi verecektik.

Yavaş adımlarla yürüyerek bir kere daha aklımdan geçirdim. Bana göre Kai'yi ne temsil edebilirdi..? Ayı? Pekala bu kesinlikle olmazdı çünkü beni boğardı. Buna rağmen yüzündeki o komik ifadeyi görmeyi çok isterdim.

Şu an hediye konusunda kesinlikle bir problem yaşamıyordur. Kızlara hediye bulmak kolayken erkeklere hediye bulmak neden bu kadar zor? Yok yani adalet nerede burada?!

Bir kez daha düşündüm. Aslında Kai dediğimde aklıma tavuk da geliyordu. Belki de ona oyuncak bir tavuk almalıydım. Onunla birlikte uyur, canı tavuk çektiğinde onu ısırır ancak yiyemediği için ağlardı.

Ne güzel bir hayal gücüm var.

Küçük bir dükkana girdim ve her eşyayı teker teker elimde tutup inceledim, beğenebileceği bir şey aradım. Bütün eşyalara baktığımda iç geçirip dükkandan çıktım. Yine.

Her dükkana girdiğimde umudum teker teker yok oluyordu. Sıradaki dükkanda hayallerimdeki hediyeyi görmeseydim herhalde ölürdüm. Dünyadaki en narin şeymiş gibi nazikçe onu tuttum. Gözlerimin parıldadığını düşünüyordum. Ayrıca dükkan sahibi kadın bana garip garip bakıyordu.

Yüzümde mükemmel bir gülümsemeyle "Bunu alıyorum," dedim. Ayrıca kadına bunun bir hediye olduğunu, koyabileceğimiz bir kutu olup olmadığını sordum. Kadın pembe kutuyu önüme koydu. Elimdeki peluş et oyuncağını alıp kutuya koydu. Ardından kutunun fiyonkunu bağladı ve bir poşete koyup bana uzattı.

Şarkı mırıldanarak oradan çıktım. Hangi şarkıyı mırıldandığımı fark ettiğimde yolda yanımdan geçen herkes bana bakıyordu.

Na eureureong eureureong eureureong dae?

Hırlıyorum?

Pekala şarkıları ünlü olabilir ancak yanınızdan geçen normal bir insan "Hırlıyorum." demez. O normal kategorisine girmez.

Yüzümde hala duran gülümsemeyle Kai'yi aradım. Birkaç çalış ardından telefonu açtığında daha mutlu olduğumu fark ettim.

"Nasılsın?" dedim. Sesimi heyecanlı değilde normal bir ses tonuna çevirmek için gerçekten çok çabalamıştım. Gözümü ayakkabılarıma diktim. Boşta kalan elimle bir tutam saçımı dolayıp dolayıp serbest bırakıyordum.

"İyiyim, sen?"

"Ben de. Saat kaçta buluşuyoruz?"

"On beş dakika sonraya ne dersin? Oyunun ilk gününde tanıştığımız kafede." dedi. Nedense gülümsediğini hissetmiştim.

"Tamam." dedim ve telefonu kapattım. Şu an heyecandan çığlık atabilirdim!

Pekala sokaktaki insanlar bana bakıyordu. Hafifçe öksürüp telefonumu çantama attım ve bütün bu saçma hikayenin başladığı kafeye gittim. On dakikalık bir yürümenin ardından oradaydım. Çantamı masaya, hediyemiyse yanımdaki sandalyeye koydum. Kai gelene kadar kendime bubble tea söyledim. İçeceğimden yudumlarken kendimi sakinleşmeye zorladım.

Aşk OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin