Bölüm 13

573 56 7
                                    

Etraf düşünüldüğünden daha güzeldi; etrafta uçuşan kuşların cıvıltısı insanı neşeyle dolduruyordu, dev gibi yeşil ağaçlar ise şaşkınlıkla baktırıyordu ve topraklar ayağımın altında eziliyordu. Bu görüntüdeki tek sıkıntı ise benim ruhumun bedenimden çıkmış olması olabilirdi, ve pekala sırtımı hissetmeyişim.

"Daha ne kadar yürüyeceğiz?" diye söylendim.

"Bunu bir dakika önce sormuştun. Ve ondan bir dakika önce de."

Hepsine cevabının "Az kaldı." olduğunu söylememek için kendimi zor tuttum. Oflayarak çantamın kayışını çekiştirdim. Bunun içinde ne olduğunu cidden merak ediyordum. Yürümeye başladığımızdan beri canıma okumuştu! Okul çantasından bile beter bir şeydi bu!

 Bir süre haritaya ve ardından etrafa baktı. "Geldik."

En sonunda çantayla birlikte yere devrildim ve etrafa baktım. Kaşlarımı çattım. "Doğru yere geldiğimizden emin misin Kai?" Etrafta ne bir insan ne de bir hayvan vardı.

Bir kere daha haritaya baktı. Başını salladı. "Evet."

"Şu haritaya versene bir." Elimi ona uzattım.

Haritayı elime tutuşturdu. Haritayı açıp incelemeye başladım.

Gözüm seğirdi. "Kai."

"Hm?"

"Geleceğimiz yere TAM AKSİ yönde yürümüşüz."

"Hayır, doğru yerdeyiz."

Haritayı ona gösterdim ve olduğumuz yeri işaret ettim. "Tam olarak buradayız. Ve olmamız gereken yer tam olarak şurası." İşaret parmağımı haritanın üzerinde hareket ettirdim ve kırmızı noktayı işaret ettim.

Ofladım. Haritayı kesinlikle ona vermemem gerekirdi! Şu an adı bile bilinmeyen bir yerde, yerdeki böcekler tek şahidimiz olarak ölecektik ve ben bunu hiç istemiyordum.

Omuz silkti. "Her neyse. Bizde burada kamp yaparız o halde."

Ona kötü bir bakış attım. "Hayır öbür tarafa doğru gidelim."

"Hava kararıyor Hana. Olduğumuz yerden hareket etmemek daha iyi."

Bu çocuk ne zamandan beri bu kadar mantıklı konuşuyordu? Buna rağmen burada ayılar ya da hayaletler tarafından öldürülmektense ormanda kaybolmayı yeğlerdim. Zaten şu anda da kayıptık.

"Ateş yakmak için birkaç dal toplayalım." dedi.

Başımı salladım ve ayağa kalkarken büyük bir güç tarafından yeniden aşağı çekildim. Arkaya baktığımda çantanın hala omuzlarımda olduğunu hatırladım ve hemen çıkartıp yere fırlattım. Hızla Kai'nin yanına vardım. Benimle karşılaştırıldığında Kai koşuyor gibi bir hızda yürüyordu. Adımlarımı ona uydurmak cidden zordu.

"Yanımdan ayrılma yoksa kaybolursun."

Şu anda da kayıptık!

İşe yarar bulduğum dalları teker teker topluyordum. Yere eğilip bir dala uzandığımda göz ucuyla Kai'ye baktım. Durmuş çalıların arasından bir yere bakıyordu.

"Dal toplasana!" diye bağırdım ona.

Eliyle gelmemi işaret etti. Homurdanarak yanına gittim ve neyin bu kadar önemli olduğunu merak ederek baktım. Küçük, temiz bir nehirdeki sular insanı rahatlatan bir sesle hareket ediyordu. Nehrin yanında bir geyik vardı ve nehirden su içiyordu. Biz ormana gelmek yerine cennete mi gelmiştik?

Nefesim kesilmiş bir şekilde "Çok güzel..." dedim. "Luhan kadar güzel." diye ekledim ardından.

"Böyle dememelisin." Kaşlarını çattı. "O çok 'erkeksi'."

Aşk OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin