1.6

569 29 48
                                    

Kim Jongin

"jongin. Oğlum lütfen gitmeyelim"

Yarım saattir o'nun gitmemek için yalvarışlarını dinliyordum ve bu tam olarak benim için son seviye işkenceydi. Bundan daha beter bir işkence olamazdı benim için. O'nun sesi katlanabileceğim en son şey bile değildi. Delirmem için harika bir sebepti ve ben saatlerdir o'nun göz yaşları ile yalvarışlarını dinliyordum.

Ablamsa birşey demiyordu. Haklı olduğumu biliyordu çünkü. Ona yük oluyordu ve hayatını yaşamasına engel oluyordu. Tedirgin bakışlarla bir bana bir anneme bakıyor ama asla karışmıyordu. Son sözü ben söylerdim. Küçükte olsam erkektim ve annemin bize öğrettiği bir evde erkeklerin sözü geçtiğiydi.

Aslında bunu doğru bulduğum söylenemezdi. Tek bende değil ablalarımda öyleydi. Küçükken büyük ablam konuşurdu ama büyüyünce konuşma ve karar verme hakkı bana kalmıştı. Ablamda konu biz, 'kim' ailesi olunca ben büyüyünce susmuştu.

"yeter artık" dedim. Daha fazla bu işkenceye katlanamazdım. İçimde volkanların patlamasına rağmen sakın konuşmuştum.

"oğlum bak gitmeyelim. Ablanada zorluk çıkarmam merak etme. Eğer ablanın canını sıkarsam sana söyler o zaman götürürsün beni ama lütfen gitmeyelim"

Ablama baktığımda bana bakmıştı. O da sıkılmıştı bu durumdan ve emindimki o da istemiyordu artık ona bakmayı ve bu onun özgürlük şansıydı. Tekrar o'na baktım. Bana umutla bakıyordu.

"hayır" umutla bakan gözleri hayal kırıklığı ile yer değiştirdiğinde içim sızlamamıştı. Aksine beni mutlu etmişti.

"jong-"

"kes" ayağa kalkarken sesini bastırmak için sesimi biraz yükselttiğimde o susmak zorunda kalmıştı. Ellerimi pantolonumun iki cebinede sokmuştum. Ablamda benim ardımda kalktığında kenarda duran sandalye'yi işaret ettim kafamla hafifçe. Başını olumluca sallayıp o'na baktı ve sandalye'yi alıp o'nun yanına gitti. O bir süre ablama bakıp tekrar bana bakmıştı. Yüzümde duygu barındırmadığıma emindim.

Yüzümde umut adına her hangi birşey bulamayınca hayal kırıklığı ile pes edip sandalye'ye oturmuştu. Önden gidip kapının yanında duran bavulun sapını parmak uçlarım ile tutup arabaya ilerledim ve bagaja koyup kapattım. Ablamda kapıyı kapatıp sandalye'yi sürerek arabaya doğru gelmişti. Ablama kolaylık olsun diye arka kapıyı açmıştım.

Ablam sandalye'yi durdurup o'nun arabaya binmesin yardım ederken o bana bakıyordu. En sonda arabaya bindiğinde kapıyı kapattım. Sandalye'yi katlayıp onuda bagaja koydum. Ben sürücü koltuğuna oturduğumda ablamda yanımdaki koltuğa oturmuştu. Kemerini bağladığında arabayı hiç bekletmeden çalıştırıp gideceğimiz huzur evine sürdüm. Yol boyunca hiçbirimizden çıt çıkmamıştı.

Kocaman harflerler ile SEUL HUZUR EVİ yazan bina'nın önünde durdum. Bakıcılar yaşlılar ile yürüyüş yapıyorlardı. Bazıları bankta oturmuş konuşuyordu. Bazıları tekti ve etrafına bakıyordu. Bazı yaşlılarda birbiri ile konuşuyordu. Ablam ile arabadan indim. Bagajdan sandalye'yi çıkarıp açtım ve ablama verdim. O da o'nun kapısını açıp sandalye'ye oturttu. Bende o sırada bavulunu alıp bagajı kapattım. Onları bekledikten sonra ablam sandalye'yi sürüp yanıma geldi.

Önüme dönüp içeri doğru ilerledim ve danışmaya gittim. Danışmanın önünde durup bavulu bıraktım. Ablamda biraz gerimde durmuştu.

"hoş geldiniz" kadın gülümseyip bana baktığında yalandan gülümsemiştim.

Gerekli şeyleri söyledikten sonra kadın telefon ile birine haber vermişti. Çok geçmeden yanıma bir kız geldi. Ona, o'nu işaret ettiğimde aynı sıcak gülümseme ile ablamın yanına gitti. Bir kaç saniye sonra kız ablamın yerine geçip sandalye'yi ilerletti. Bende bavulu alıp peşinden gittim. Bir odaya girdiğimizde bavulu kenara bırakıp odadan çıktım.

Katil Aşk - JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin