5.Bölüm

1.6K 126 65
                                    


Latif

Hani insan, değerli bir mücevheri saklar ya, bende kalbimde onu saklamıştım. Bana aşkı anlat deseniz size şöyle anlatırdım...

Onun o benzersiz koyu kahve saçları , bembeyaz bir teni ve kendiliğinden pudramsı bir pembeliğe kavuşan yanakları.

Derin bir çukuru andıran gamzeleri, uzun biçimli kirpikleri, sanki kendimi buğday tarlasında gibi hissettiriyordu bana..

Onunla bir anlıkta olsa, göz göze gelindiği vakit, dünyanın bütün sıkıntılarını unutturacak kadar derin ve büyülüdür o ela gözleri. O ela gözler, bir çift siyah boncuk gözlere gülerken, hele sevinçten parıldarken tarifi ve benzeri olmayan bir mutluluktu benim için...

Üzerinden ne kadar geçse de, her hatırlandığında tekrar ve durduk yere mutlu olma sebebidir. O gözler tarafından bakılmak ise..

Hayal edemeyecek kadar imkansız, hayal edilemeyecek kadar ötededir. Kendimi ona adamıştım, sevdiğim insan dokunmaya kıyamadığım bir tanecik sevgilim.

Çisem, ilk görüşte aşık olduğum kadın.
Aşkı, sevdayı bana ilk tattıran kişi. İsmi kalbime kazınmış, dokunmaya kıyamadığım, uzaktan sevdiğim adı gibi kalbime çiseleyen sevda..

************************

Kapı çaldığında, annemden önce açmaya gitmiştim. Kimdi bu gelen acaba, kapıyı açtığımda postacı ile karşılaştım. Elinde ince bir zarf tutuyordu.

" Latif Kaya."

Evet benim dedim, elime uzattı kağıt parçasını. Annemle göz göze geldik, kimden gelmişti ki acaba bu kağıt.
Bir taratan da kötü birşey çıkacak diye, kalbim çarpıyordu. Zarfı açıp içerisine baktım, askerlik için sevk kağıdı gelmişti. Annem elimden kağıdı çekip aldı. Bir süre baktı, bende konuşamıyordum.

Sertçe yutkundum, peki ben gidersem annem ne olacaktı ilk düşündüğüm insan o oldu. Gitmek birşey değildi, arkanda sevdiklerini bırakmak zordu. Aklıma Çisem geldi, peki ya onu sevdiğimi söyleyemeden gitmek, en acısı oydu işte.

Peki ya o sevdiğim ela gözlerin hasreti ne olacaktı. Ne yapacaktı burada, onu görmeden durabilir miydim ?

Annem ağlamaya başladı, askere vatana gideceğim için. Kolay değildi hiçbir ana için, evladını yanan ateşe atmak ama vatan için gidecektim. Görevimi yapıp gelecek, Allahın izni ile güzel gözlümü bir an önce istemeye gidecektim.

Annem sarılıp ağlamaya devam etti, tek dayanağı, tek kimsesi bendim. Kıyamazdım tek bir akan göz yaşına, kıyamazdım onun kınalı ellerine.

Akşam yemeğini yedikten sonra dışarıya çıktım. Canım sıkkındı sevdiğim iki kadını bırakıp gidecektim. Bir tarafta vatan borcu vardı, bir tarafta sevdiklerim. Peki ya gidipte dönemezseydim, aklıma getirememeye çalıştım.

Engin ile buluşacaktım, her zaman ki yerimiz olan Billur tepesine çıktım. Beklemeye başladım, sessiz karanlık geceyi seyre daldım. Engin yine alıp gelmişti kafasını dağıtacak içkiyi, her seferinde kızıyordum şu laneti içmemesi için ama dinlemiyordu.

Bir derdi vardı ama açıklamıyordu. Benden saklıyordu aynen benimde ondan sakladığım gibi.

" İçer misin ? Al birini sana aldım."

" Yok sağol ben içmeyeceğim, sende içmesen şu laneti, "

Şişeyi kafasına dikip bir dikişte içti, çok gelmiş olacak ki ağzının kenarlarından taştı. Şişeyi çekince yüzünü buruşturup, ağzını ceketinin koluyla sildi. Gözlerini gecenin karanlığından alamıyordu.

Masumiyet ( Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin