27

1K 82 25
                                    

Jungkook

Jimin ile iş dışında hiç konuşmayalı 2 hafta olmuştu. Şirkette bize söylenenlerden sonra gitmiş ve ertesi güne kadar onu görememiştim. Kendince benden kaçmıştı. Olanları kendi üzerine yükleyip tüm suçundan kaçmak istemişti belki de. Onunla iletişime geçebildiğimde Dispatch'in gözünü üstümüzden çekeceği güne kadar uzak kalmak istediğini söylemiş, benden anlayış beklemişti. Ona her zaman zaman tanımaya hazırdım lakin içim içimi yiyip bitirirken iyi olmak mümkün değildi. Her an hissettiğim ayrılık korkusu buram buram benliğimde gezinirken, ruhum acı içinde sıkışıp kalmışken kendimi iyi hissetmem çok da elimde değildi. 

Yüzü gülmüyordu. Pratiklerde çalışmaya odaklanıyor, sonrasında oradan ayrılıyordu. Kahvaltıya veya akşam yemeğine katılmıyordu. Yüzünü asmaktan ve benden uzakta olmak dışında bir halta yapmıyordu. Canı yananın kendisi olduğunu sanıyor ve kafasına göre davranıyordu. Nasıl hareket etmemiz gerektiğini dahil konuşamamıştık ve her şey ortalıkta öylece kalakalmıştı sanki. Birkaç sefer onu tek başına yakalayarak konuşmaya çalıştıysam da bir şekilde benden kaçmayı başarmıştı. Artık yavaş yavaş benden ayrıldığını düşünmeye başlamıştım. Kesinlikle iyi değildim. O da iyi değildi ve uzaklaşmak bir halta yaramıyordu. Birbirimizin yaralarını sararak iyileşeceğimiz zaman diliminde o benden kaçmaktan başka bir şey yapmıyordu.

İyi değildim. 

Hem de hiç değildim. 

Kapana kısılmış ve hareke edemiyor gibiydim. İkimizin de farklı bir yanı yoktu. Aynı acıyı yaşıyorduk fakat o anlamıyordu. O kendini suçlu hissediyor ve aklınca kendine acı çektiriyordu. Bense sevdiğim çocuk ellerimin arasından kayıp gidecek ve tutamayacağım diye endişelenmekten kafayı sıyıracaktım. Kolay değil biliyordum. Bu rezil bir durumdu ve farkındaydım. Ama suç onun değildi ve anlaması gerekiyordu. 2 yıl önce o gece dudaklarından o iki kelime çıkmasaydı ben söyleyecektim. Bu belli bir durumdu ve değişmeyecekti. Belki zaman da aksaklık yaşanacaktı, belki günler belki aylar sonrasında olacaktı ama olacaktı. Bundan kaçış yoktu. Onu seviyordum ve sevgimi her halükarda ona açacaktım. Çünkü onu seviyorum. Çünkü ona aşığım. Kalbimde tamamen o yer kaplıyor. 

Jeon Jungkook kalbinde sadece Park Jimin'i taşıyordu.

Balkonda boş gözlerle gökyüzünü izlediğim bir gece omzumda sıcak bir el hissetmiştim. Yüzünde buruk bir gülümseme ile Taehyung yanıma oturmuştu. Bu süreçte kendini ikiye bölmüş, hem Jimin ile hem benimle ilgilenmeye çalışıyordu. O herkesin sahip olması gereken, ama sadece bizim sahip olduğumuz ve büyük olasılıkla da paylaşamayacağım bir dosttu.

"Naber Jungkook?" Dedi tedirgin bir sesle. Nasıl olduğumu elbette biliyordu.

"Bildiğin gibi işte. Sen nasılsın?"

"Ben iyiyim. Jimin ile hiç konuşmadınız mı?" Derin bir nefes vererek yerimde dikleştim. Cevabı az çok tahmin ediyordu lakin iyi bir şeyin var olmuş olabileceğini umut ediyordu.

"Hayır konuşmadım. En son sana dediğim gibi mutfakta karşılaştım ama benden kaçmıştı."

"Benimle de konuşmuyor fazla. İlk gün konuştum sadece ve dediğim gibi suçu tamamen üstlenmiş durumda. İkinizde iyi değilsiniz ve Jimin çok inatçı şuan. Bir türlü ikna edemedim." Diyerek bakışlarını yere çevirdi Taehyung. Gergin olduğu belliydi.

"Sorun değil. Benden zaman istedi ve veriyorum." dedim yarım bir gülüşle. Acınası bir gülüştü ve mutluluktan epey uzaktı.

"İçine atmak iyi değil biliyorsun değil mi? Konuşabileceğin tam 5 kişi var. İyi olmanı istiyoruz."

apnapan | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin