12

2.5K 155 57
                                    

Dünden beri yürekli ağızlarında, içi içine sığmaz bir şekilde hareket ediyorlardı. Arkadaşlarına onlarla konuşmaları gereken önemli bir şey olduğunu söyleyerek kahvaltı faslını hızlandırmışlardı. Şimdi Jungkook ve Jimin yanyana oturuyor, karşılarındaki 5 arkadaşı soru sorar gözlerle kendilerine bakıyordu. Onlar ise arkadaşlarına bunu nasıl anlatacaklarından başka bir şey düşünmüyordu.

"Söze nasıl başlayacağımı ve ne tepki vereceğinizi bilmiyorum. Sadece bize kızmayın olur mu?"

Jimin sözlerinin sonuna doğru çatallaşan sesine rağmen ciddiyetini bozmamıştı. Dokunsalar ağlayacak modda olduğundan hızlıca söze girmek istedi.

"Saçmalama Jimin neden size kızalım. Ama artık anlatın meraktan çatlayacağız." Taehyung az çok tahmin etse de ne söyleyeceklerini ciddi anlamda merak ediyordu.

"Ben bunu size nasıl açacağımı çok düşündüm. Belki riskli bir işe kalıştık bilmiyorum." Gözlerini yanındaki çocuğa çevirerek ona gülümsedi ve sözlerine kaldığı yerden devam etti.

"Riskli ama güzel bir işe kalkıştık. Hepinizin başından beri tahmin ettiğini biliyorum. Ben... Ben Jungkook'u ilk gördüğüm andan beri seviyorum ve biz.. Biz denemeye karar verdik."

Jimin son sözlerinin ardından elinin üzerinde hissettiği el ile içinin titremesi bir an olsun dinmiş, rahatlamıştı. Neredeyse 2 yıldır içinde tuttuğu bu duyguları arkadaşlarıyla paylaşmasının haklı huzuru vardı içinde. Bunca süredir onlara bir şey bahsetmemek ruhuna ağır geliyordu. Ailenden bir şey saklamak gibiydi bu Jimin için. Kimseden çıt çıkmamıştı. Daha doğrusu kimse buna şaşırmamıştı. Ama ne diyeceklerini, nasıl tepki vermelerini bilemediklerinden sus puslardı şimdi.

"Biliyordum. Elinde sonunda olacağını biliyordum. Bunun için size kızamam. Sen. Senin sevgine şahittim ben Jimin. Tanrım ağlayacağım sanırım." Taehyung dolan gözlerini elleriyle silerek diğer arkadaşlarına baktı.

"Kesinlikle kızmadık saçmalamayın. Eğer mutluysanız biz de mutluyuz." Yoongi de Taehyung kadar erkenden olmasa da biliyordu ortadaki durumu.

"En büyük hyungunuz olarak her zaman arkanızdayım."

"Mutlu olduğunuzu görmek güzel.''

Herkes konuşurken tek kelime etmeyen Namjoon'a döndü bakışları. Jimin'in aklından geçen türlü düşünceleri, ve kendini tamamen kasarak karamsarlaştığını fark etmesinin üzerine Jungkook söze girdi.

"Namjoon hyung. Bir şey demeyecek misin? İstemiyor musu-"

"Saçmalamayın çocuklar. Ne demek istememek. İnanın bana çok mutluyum. İnanın mutluyum. Fakat bu işin devamını da biliyorsunuz. Ne yapacağımızı düşünüyorum."

Namjoon'un demek istediğini elbette hepsi de anlamıştı. Yavaş ama emin adımlarla yükseldikleri kariyerleri için bu durum balta olmaktan başka bir şey sağlamazdı. Saklayabilirlerdi sevgilerini belki. Nereye kadar sürebileceği hakkında tek fikirleri yoktu fakat bu aşkı yaşamak için tek kelam etmeden her şeye razılardı şimdiden. Jimin bakışlarını yerden çekerek eliyle çenesini ovuşturan Namjoon'a yöneltti.

"Haklısın hyung. İnan çok düşündüm. O kadar uzun zamandır içimde saklıyordum ki. Ama her zaman da içimden çıkarsa neler olacağını düşündüm. Jungkook'tan bir adım almadan sizlerle konuşmak istemedim çünkü beni sevmeyeceğini düşünüyordum. İnanın bana içimde yaşamaya çok çalıştım ama yapamadım."

Jimin kollarını dizlerine dayayarak minik elleriyle yüzünü kapattı. Ağlamak istemiyordu fakat içinde taşmak için birbiriyle yarışan duygular varken bu hayli zordu. Arkadaşlarının ve kendi kariyerini riske atmak kesinlikle isteyeceği bir şey değildi. Fakat kalbindeki aşk o kadar büyüktü ki, ruhunda kendi benliğine bile yer ayırmıyordu.

apnapan | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin