Yüzyıllar sonra gelen uzun ve biraz sıkıcı bir bölüme hoş geldiniz, ama hey, hiç yoktan iyidir?
Harry sabahı büyük bir heyecanla bekledi.
Elbette Voldemort'la etkileşimlerinin nasıl geçtiği onu sinirlendirmişti, ve tabii ki, Ron ve Hermione'yi uyandırmak ve gün boyu ne yaptıklarını sormak için odasından ayrılıp koridorlardan ateşli ateşli geçmek cezbediciydi—ama bunun aptalca olacağını biliyordu, ve yakında malikâneden ayrılacağı gerçeği hızla aklını dağıttı. Yarın Pazartesi'ydi. Narcissa onu yeni cüppeler ve başka ne ihtiyacı varsa almak için Diagon Yolu'na götürecekti.
Yani Harry yatağında yan yattı ve huzursuz beklentiden dolayı uyuyamayarak bekledi (dört kişilik bir aileyi doyuracak kadar yemek yedikten sonra—Binny bir ziyafetle geri dönene kadar ne kadar aç olduğunu fark etmemişti, ve Harry o kadar çok yedi ki Dursley'lerin iştahı yanında hiç kalırdı).
Narcissa dokuzu biraz geçe yanına geldi, ve kapısını çaldığında, Harry çoktan kalkıp giyinmişti, Görünmezlik Pelerini cebine tıkılmıştı, güvencedeydi. Narcissa fuyaye giderlerken Harry'nin saçını yatırmaya çalıştığını gördüğünde gülümsedi.
"Hiç düz durmadığını sanıyordum?" dedi, sırıtarak.
"İyi bir mücadeleye giremeyeceğim anlamına gelmiyor," dedi Harry, parmaklarını tekrar saçından geçirerek. Narcissa'nın büyüsünün titreşiminden ve dudaklarının seğirişinden çabalarının hiç işe yaramadığını anlamıştı.
Malikânede başka kimseye rastlamadılar, ve Harry ancak Ron ve Hermione de gelebilir mi diye sorduğunda Pazartesi'nin aynı zamanda ne anlama geldiğini hatırlamıştı. Ron'un Bakanlık'taki görevi başlamıştı, yani çoktan oradaydı, Fred ve George'la Umbridge'in altında çalışıyordu. Narcissa, Hermione'nin çağırıldığını söylemişti, tıpkı kocası ve oğlu gibi... ama neredelerdi ve ne yapıyorlardı, bilmiyordu. Harry'nin midesi arkadaşlarına duyduğu endişeden kasıldı, ve hangisine daha çok acıdığını bilmiyordu.
Ancak, dakikalar sonra, bu rahatsız edici düşünceler aklından uçup gitti. O ve Narcissa kısa zamanda fuayeye ulaştılar, şömineye toz atıp "Diagon Yolu!" Diye bağırdılar.
Bu sefer Harry'nin buraya ilk gelişinden bile daha olağanüstü hissettirdi... şimdi, Harry büyüyü algılayabiliyordu.
İnsanların içindeydi, havadaydı; Harry dükkanlardan ve sokağın köşelerinden gelen ufak sihir dalgalanmalarını, bir iniş deliğinden gelen özellikle güçlü aurayı sezebiliyordu, Harry içinde bir şeyi gizlediğini tahmin ediyordu.
Özgürlük, özgürlük! Diye bağırdı Harry'nin zihni, büyü hissinin ve yüzüne çarpan sıcak yaz rüzgârının tadını çıkarken. Eh, tam olarak değil, sadece özgürlük yanılsaması, dedi zihnindeki daha zeki ses. Ama yine de heyecanlı bir deneyim.
Harry, Narcissa Gringotts'a gitmelerine gerek olmadığını söyleyince hayal kırıklığına uğramıştı. Harry'nin istediği her şey ödeniyordu... gerçi altının tam olarak nereden geldiğini açıklamamıştı.
Gittikleri her yerde insanlar onlara baktı. Harry'nin alışık olduğu bir davranştı, ama yine de rahatsız etti onu. Kalkmış ellerin arkasında yapılan, zorlukla seçebildiği meraklı ve heyecanlı fısıltılar değildi bunlar; bu yabancıların gözleri Sağ Kalan Çocuk'u görüp ilgiyle dolmamıştı. Hayır, yeni salınmış Harry Potter'ın yüzüyle karşılaşmalarıyla donakalmış bu bakışlar, gergindi. Harry'yle göz teması kurdukları an sihirleri hızla büyüdü, sonra odakları yere döndü ve çabucak uzaklaştılar. Harry ve Narcissa'dan kaçıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Glory (Türkçe Çeviri)
FanfictionKaranlık Lord Yasak Orman'da Harry Potter'ın ne olduğunu keşfeder, ve açığa çıkanlar akıl almaz sonuçlara yol açar. Lord Voldemort kazandı... Distopya ise korkunç. Düşmüş bir kahramanın hikayesi, karanlık arzular, ve bir Karanlık Lord'un kaybettiğ...