Cesaret

1.3K 128 236
                                    

Gece olduğunda ve Harry müsaade istediğinde—o ve Ron'a bahçede yemek servisi yapılmıştı, Draco'nun dikkatli ve eleştirel bakışı altında—Hermione dönmemişti. Narcissa'ya göre, malikâneden ayrılmıştı ama nereye gittiğini söylememişti. Anka kuşu alevleriyle Karanlık Lord'un ellerinden kaçan (Bellatrix Lestrange'in kolunu kopartıp Yasak Orman'ın önemli ölçüde bir bölümünü patlattıktan sonra) muggle doğumlu kız Hermione Granger'a böyle haklar tanınması hayret vericiydi, Harry düşündü... hem de o, yani Harry, birkaç hafta öncekinden daha iyi durumda bir tutsak olarak bu eve tıkılı kalmışken.

Bir yere kadar anlıyordu elbette. Hermione kaçmazdı— Voldemort'un elinde Harry ve Ron olduğu için kendi isteğiyle Karanlık Lord'a gelmişti zaten. Aynı sebepten, tehlikeli bir işe kalkışmazdı. Hem, 'özgür bir cadı' olduğu söylenmişti. Voldemort ona burayı terk etmemesini açık açık emretmemişti tabii ki (gerçi Harry şu noktada Voldemort'un ona çok fazla emir verdiğini düşünüyordu, nereye gidebileceğini ve kimlerle konuşabileceğini—ya da konuşamayacağını—içeren emirler), bu yüzden ona ihtiyaç duyulmadığında malikâneden gidebilirdi.

Bu sırada, o ve Ron tıkılı kalmıştı. Teknik olarak ev hapsinde olan Ron, işi olduğunda Bakanlığa gitmekten başka bir yere gidemiyordu. Ve Harry, o da sözde özgür olsa da... Aynı zamanda hortkuluktu. Son hortkuluk. Ve Voldemort ölümsüz hayatla arasındaki kıymetli köprünün dışarda tek başına dolaşmasına izin veremezdi.

Çileden çıkarıcıydı, diye düşündü Harry odasına geri dönerken. Ron'u arkasında bırakmak, yalan söyleyip iyi hissetmediğini, yatıp dinlenmesi gerektiğini söylemek berbat hissettiriyordu. Ron hâlâ fuayedeydi, Hermione'nin dönmesini bekliyordu, ve Harry mecbur kalırsa tüm gece orada kalacağını biliyordu. Harry onu sadece ev ciniyle bırakmaktansa yanında kalmayı tercih ederdi(Harry yatmaya gideceğini ifade ettiğinde Draco da 'Granger'ın gelmesini beklemeyeceğini' söylemişti, ve Ron'a bekçilik etmesi için Binny'yi çağırmıştı)ama elinden bir şey gelmezdi. Neredeyse gece yarısı olacaktı.

Gitmesi gereken bir yer vardı.

Harry odasına yaklaştıkça gergin hissetmeye başladı, bir kez daha Voldemort'un bu akşam nasıl davranacağını merak etti. Geçen gece Voldemort bağlantılarına hiç dokunmamıştı, yani Harry biraz... Problemli geçmesini bekledi.

En azından hâlâ düşünecek zamanım var. Harry saatine baktığında gece yarısına on dakika olduğunu fark etti. Kendini Voldemort'a hazırlaması için on dakika daha, geldiğinde ne yapcağını düşünmesi için, ve—

Harry dondu kaldı. Hissettiğinde hâlâ kapısından birkaç adım uzaktaydı: Voldemort'un karanlık ve kıvranan büyüsünü. Karanlık Lord çoktan odasına gelmişti ve onu bekliyordu. Hevesli. Erkenci. Harry kalınca yutkundu, nabzı hızlanıyordu. Demek hiç zamanım yok.

Harry çok yavaşça kapıya yürüdü ve eli kulptayken durdu. Biraz inanılmaz geldiğini düşündü, bu sihir hissetme yeteneğinin. Voldemort'un aurası cidden çok tuhaf davranıyordu—sağa sola hareket ediyordu. Neredeyse yerinde duramıyordu. Gergindi.

İyi bir anlama gelemezdi.

Harry derince bir nefes aldı ve kapıyı açtı.

Voldemort'un varlığı onu şaşırtmış gibi yapmak çok zor değildi. Karanlık Lord odanın köşesinde duruyordu, elleri yüzünün önünde kavuşmuştu—ormandakiyle, Azkabandakiyle, fuayede Hermione'yi beklerkenkiyle aynı duruştu. Korkutucu bir manzaraydı. Harry emindi, hiçbir önbilgi onu buna hazırlayamazdı.

"Siktir," diye küfretti Harry, ve Voldemort'un gözleri hemencecik açıldı, kırmızı ve yakıcı. "Burada, ah. Buradasın." 
 
Erkenden söylenmemiş sözdü, ama Harry bunu söylememenin daha akıllıca olduğuna karar kıldı. Kapıyı kapattı ve gergin gözükmemeye çalıştı.

No Glory (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin