Kırık ve Hasarlı

2.9K 258 408
                                    

Harry'nin kolu, Voldemort gittikten uzun bir süre sonra sanki onu hâlâ ellerinde tutuyormuş gibi havada asılı kaldı.

Harry nihayet fazlasıyla kafası karışmış hissederek farkına vardı ve onu indirdi. Olağanüstü derecede sıcaklamış hissetti. Ateşi olabilir miydi? Olan her şey düşünüldüğünde, şaşırtıcı olmazdı.

Harry ayağa kalktı. Bir yerdelerde saat bulmak için tekrar odayı incelerken, gözü onu büyük bir şaşkınlığa uğratan bir şeye takıldı. Arkasında, yatağın diğer tarafında, yiyeceklerle dolu bir başucu masası vardı. İki üç şey de değildi üstelik. Birkaç kişiyi rahatça doyuracak kadar fazla öğünle kaplıydı. Meyve, tost, yumurta, ve çeşit çeşit peynirle donatılmış gümüş bir tepsi vardı—ve onlar zeytin miydi?

Yakından incelemek için yatağın etrafını dolaşıp yaklaşırken Harry'nin ağzı açık kalmıştı. İçecekler de vardı. Gümüş tepsinin arkasında su dolu bir bardak, portakal suyu, süt, ve sanki daha az önce koyulmuş gibi buharı üstünde tüten bir bardak çay bile vardı. Hepsi Harry'nin hiç görmediği, en kaliteli porselenlerde servis edilmişti—beyaz porselenler muhtemelen gerçek altınla süslenmişti.

Harry şaşkına dönmüştü. Bu büyülü kahvaltı ne zaman ortaya çıkmıştı? Tüm zaman boyunca oradalar mıydı, yoksa Voldemort kaybolduktan sonra mı bir şekilde meydana çıkarmıştı?

İki türlü de anlamı çok açıktı.

Ye.

Harry yüksek sesle güldü. Hayatı ne kadar da saçmaydı?

Harry tepsiden uzaklaştı ve volta atmaya başladı. Uzun zamandır doğru düzgün yememiş olsa da, şu anda yapabilmesinin hiçbir yolu yoktu. Voldemort'un bunu düşünmüş olması bile gülünçtü. Burada bırakılmışken, en yakın arkadaşının kaderini belirleyecek olan kararı duymayı beklerken nasıl iştah bulmasını bekliyordu? Yıllar önce, kendi duruşmasından önce bile bir şey yiyememişti... üstelik o zaman en kötü senaryo okuldan atılmasıydı.

Harry odayı düzensiz bir şekilde taradı, nihayet aradığı şeyi bulduğunda gözleri büyüdü. Makyaj masasının devasa aynasının arkasında bir büyükbaba saati vardı. Saati gördüğünde Harry inanamadı.

Daha sabahın onuydu.

Ron'un duruşması öğleye kadar başlamayacaktı bile! Kolları yüzüne gitti, parmakları onları çekme isteğine direnirken saçlarına dolandı. Bu odada oturup beklemekten başka bir şey yapamayacağı saatleri vardı önünde.

Eh, diye düşündü eğlenceden yoksun bir şekilde, en azından Karanlık Lord kibardı ve tutsağını bolca yiyecek ve içecekle bırakmıştı.

Harry sert sert baktı. Odanın karşısından tepsiyi gözledi, ona doğru koşmak ve hepsini duvara fırlatarak altın süslemeli porselenleri bin parçaya ayırmak cezbediciydi.

Hayır, kes şunu, diye azarladı Harry kendini. Artık on beş yaşında değilsin. Bir şeyleri öfkeyle kırmaya başvurmayacaksın...İşin ucunda arkadaşının hayatı varken özellikle.

Birkaç derin nefesten sonra Harry saçlarındaki ölüm tutuşunu serbest bıraktı. Kollarını indirdi ve yeniden duvar saatine baktı, sonsuzluk gibi gelen bir süre boyunca saniye ibresinin hareketini izledi, ama aslında bir dakika bile geçmemişti.

Harry bunun çetrefilli tutsaklığın tamamen başka bir boyutu olduğunu fark etti. Soğuk ve kasvetli bir hücre yerine yaldızlı bir kafesteydi.

Ama sonuçta aynı şeydi, değil mi? Harry yatağa geri dönüp kenarına oturdu, böylece hoş olmayan yiyecek tabaklarından başka yere bakıyor olacaktı. İşkence gören tutsaktan şımartılmış mahkûma geçmiş olması oldukça şaşırtıcıydı.

No Glory (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin