Görmediğin Canavar

2.6K 256 372
                                    

Neden sürekli geceleri bölüm atıyorum bilmiyorum ama... buyrun efendim. 8. Bölüm.
Hatam varsa çok üzgünüm bu arada.

Körlük.

Harry, Karanlık Lord ayrıldıktan sonra uzun bir süre boyunca bunu inkâr etmeye çalıştı. Görmeyen gözlerini kapattı ve yüzünü elleriyle örttü, sanki kendini şu son günlerde, haftalarda, yıllarda yaşanan her şeyin uzun, korkunç bir kâbus olduğuna ikna edebilir gibi... Ve nihayetinde tüm bu yorgunluğundan kurtulduğunda Gryffindor kulesindeki yatağında, henüz Karanlık Lord'un yeniden dirilmediği bir dünyaya uyanabilirdi. Fakat maalesef, uyku ona hiçbir şekilde uğramazdı. Harry dönüp duran düşüncelerini bastıramak için fazla huzursuzdu, ya da zihnini temizlemek için.

Yine de gözlerini kapalı tuttu.

Harry öncesinde hücrenin gayet karanlık olduğunu düşünmüştü, ama şimdi karanlığın gerçekte ne olduğunu biliyordu. En azından önceden elini yüzüne doğru tuttuğunda görmeyi başarıyordu. Şimdi ise hiçbir şey yoktu, ve tekrar kontrol ettiğinde de hiçbir şey olmayacağını biliyordu... o yüzden yapmadı.

Ancak kör olmanın mahvediciliği havadaki soğuğu azaltmadı. Harry şimdi çıplak olduğundan soğukta titriyordu, cüppeleri küllerden başka bir şeye dönmemişti.

Harry öne doğru süründü, sert zemin dizlerine acı verici bir şekilde batıyordu. İşte o zaman ne kadar çaresiz olduğunu anladı. Tuvaleti kullanmak zorunda kaldığında ne yapacaktı? Nasıl ulaşacaktı? Narcissa'nın ona verdiği battaniyeyi ve yastığı bile çaresizlik dalgaları hissetmeden bulamıyordu. Onları bulmaya çalışmakla geçen birkaç saniyeden sonra, Harry köşedeki iki duvara sırtını vermiş haldeki oturma pozisyonuna geri döndü, sanki ona bir çeşit koruma sağlıyorlarmış gibi taşlara yaslandı. Duvarlar, kapının karşı tarafında olduğunu bildiği için ona bir yön duygusu veriyordu. Mantıksız bir güvenlik hissiydi. Hücrenin ortasında olmak, sonsuz bir karanlıklar okyanusunda kaybolmuş gibi hissettiriyordu.

Bu şekilde düşünmek anlamsızdı. Harry bunu biliyordu, ama bu gerçekti. Vücudunu arkasındaki duvara daha fazla bastırdı, düzgün nefes almaya çalışırken gözlerini karalılıkla kapalı tuttu. Battaniyenin ve sıcaklığın birkaç metreden kısa bir uzaklıkta olduğundan emindi... ancak kendisini yaslandığı köşenin sahte sığınağından uzaklaştıramadığını fark etti.

Harry orada günler gibi hissettiren bir süre boyunca titrek, üşümüş ve korkmuş olarak oturdu.

———————

Çivit.

Harry, gördüğünde değil de çivit gibi hissettiğinde yalnızca orada oturuyordu, ateşli düşünceler zihninde girdap gibi dönüyordu...

Hemen fark edilmeyen, yumuşak bir değişiklikti bu. Korkulu ve... endişeliydi. Dünyasının karanlığı bu derin, mavi renk tonuyla biraz renklendirilmiş gibiydi ve Harry gözlerini kapalı tutmasına rağmen başını kaldırdı.

Hafif adımlar... ve sonra hücrenin kapısı açıldı. Harry nefesini tuttu.

"S-sana kıyafet getirdim, evlat, onlara ihtiyacın olacağı söylendi..."

Narcissa'nın ürkek sesi sessizliği bozdu.

Harry bir rahatlama hissetti, ama sadece bir an süren bir duyguydu. Kadın ona yaklaştı, hareketlerini duyabiliyordu, ama o an umutsuzluk üzerine tekrar çöktü. Çünkü kesin olarak biliyordu ki, şimdi...

"Neden gözlerin kapalı?"

Narcissa'nın varlığına her zaman asasının parıltısı eşlik ederdi ama Harry onu göremedi. Işığın, göz kapaklarından işleyebilmesi gerekirdi. Ama sadece karanlık vardı.

No Glory (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin