🍃Karen: Camının önündeyim.
Gözlerimi zar zor açmayı becerip gelen mesaja baktım. Gördüğüm yazıyla yerimde sıçrayıp hemen cama koştum.
Daha önce hiç görmediğim arabasına yaşlanmış kafasını hafif kaldırarak bana bakıyordu. Sabah sabah bu güzellik bir şovdan ibaret olmalıydı.
"Mermi yemeye mi geldin?" Güldü
"Mermiyi sen yemiş gibisin." Masanın üzerindeki küçük aynama kaydı gözlerim.Allah'ım sabahın köründe bu kızlar nasıl prenses gibi uyanıyordu?
Ellerimle biraz saçlarımı ve yüzümü toparlamaya çalıştım. "Çok güzelsin Eylül Uzel." Utanarak güldüm. "Bu halime katlanmak zorundasın bu saatte geldiysen." Gözlerime uzun uzun bakıp yutkundu "Katlanmak mı? Seve seve." Daha fazla romantik Karen beni öldürebilirdi. Konuyu değiştirdim.
"Neden geldin?"
"Yeksan'a birlikte gidelim istedim."
"Tamam bekle hazırlanayım."
Tişörtümün açılan göğüs dekoltesine çok kısa bir süre bakıp "Perdeyi açık bıraksana hazırlanırken."dedi. Hemen toparlandım "Sapık... hem sus artık babam duyacak."
"Hay.. neyse tamam hadi bekliyorum."
⏳
En fazla yarım saat onu bekletmiştim. Bence yeni uyanan birinin hazırlanması daha önemlisi kendine gelebilmesi için gayet kısıtlı bir süreydi. Tabi babam uyanırsa korkusu beni gaza getirmekte önemli bir faktördü.
"Araban yeni mi?" Her ay bu soruyu soruyordum ona. "Evet." Damarlı elleri direksiyonu kavrarken dikkatlice yola bakıyordu. Simsiyah kıyafetleri ve dağınık saçlarıyla bugünde yeterince iyi gözüküyordu. " O kadar dikkatli bakarsan dikkatim dağılır." Bir şey demeden önüme döndüm. "Şimdi de camdan bakıyorsun."
"O kadar çok kaçamak bakış attım ki sana, bırak tadını çıkarayım." Gülümsedi ve muzipçe "Bak sen küçük hanıma."dedi. 22 yaşındaki bir kıza küçük hanım diyordu ve bu da kızın hoşuna gidiyordu öyle mi?
Salak Eylül.
Birkaç sokaktan geçtikten sonra kırmızı ışıkta durduk. Bugün şanslıydık anlaşılan çünkü İstanbul trafiği kendini göstermemişti. Bu şehrin kasvetine rağmen güzelliği ürperticiydi.
"Torpido gözünü açsana." Dirseğini camın kenarına yaslamış bana bakıyordu. Anlam veremesemde dediğini yaptım. "Bak orada beyaz defter var."
Dediği kalın kapaklı defteri alıp önünü çevirdim. Kapağında Ferağ yazıyordu ve yeşil yapraklarla yazının etrafı süslenmişti. Yeksan'ın etrafındaki sarmaşıklara benziyordu. O kadar güzeldi ki şaşıp kalmıştım.
"Çok güzel bu." Dudaklarımdaki büyük gülümsemeye takılı kaldı bakışları "İçine bak." Heyecanla açtım defteri.
İlk sayfada benim resmimi çizmişti altında Karen'in imzası vardı. İkinci sayfada da ben vardım, üçte de, dörtte, beşte, altıda, yedide... Hızla parmaklarımdan geçirdim bütün sayfaları. Baştan aşağı benim çizimlerimle doluydu.
"Doğum günümde beni çizmiştin. Sanırım bu, sana senden güzel hediye veremem demek... bende aynısını yapmak istedim.." Uzanıp çenemi tuttu ve kendine çevirip dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı "İyi ki doğdun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERAĞ
Short Story🍃 Eylül: Bir gün resmimi çizmeni isterdim. Karen: Bir gün resmini çizeceğim.