2.11

595 30 18
                                    

13Mart2021

20Bin okunma olmuşuz!!! Teşekkür ederim Karen ve Eylül'ün hikayesine yoldaş olduğunuz içinn!

🍃

Yazarın anlatımından:

Karen Akay.

Eylül'ün gördüğü Karen Akay'ı başkalarının görebilmesi imkansızdı. Süslü cümleleriyle çizdikleri portrede, fırçalarını kirleten kan lekeleri adamın yüzünü tutarsızca kirletiyordu. Kadın ise gözlerini kapatıyordu çünkü kalbi bunu yapması gerektiğini söylüyordu.

Aklını çoğu zaman bu yarışta geride bırakmayı tercih ediyordu.

Adam da portrede gülümsemeye devam ediyordu.

Karen.

Yaşadığı bu toz pembe ilişkisi zihnini bulandırıyordu. Kendini Eylül'ün anlattığı gibi görmeye başladığından beri hayat daha anlamlı geliyordu ona. Sevgilisinin hep daha önce karşısına çıkmasını istiyor bunu çoğu zaman dile de getiriyordu.

Fakat gerçekten istiyor muydu? Gerçekten kadının o zamanlarında bile onu seveceğine emin miydi?

Emindi. O da kan lekeleri gördüğünde gözlerini kapatır olmuştu.

Eylül'ün ailesi ile buluştuktan sonra kendi evine giderken dikiz aynasında gördüğü yüzüne bakarken yutkundu. Korkuyordu. Karen Akay deli gibi korkuyordu. Sevdiği kadın tarafından terk edilmekten korkuyordu.

Oturduğu siteye giriş yaptığında evinin içinde yanan ışıkla kaşları çatıldı. Tek yaşıyordu. Yardımcıları da izinliydi. Arabasını park edip dışarı çıktı. Üzerindeki gömleğin üstten düğmelerini açtı ve kollarını sıvadı.

Ailesinden birinin buraya gelmeyeceğini biliyordu.

Kapısını açtığında karşısında eski sevgilisini görmesiyle daha da şaşırdı fakat yüzü mimiksizdi. "Ne işin var senin burada?" Kadın hafif yalpalayarak yürüyordu. Buna rağmen meydan okurcasına Karen'e bakıyor ve baştan aşağı gözleriyle bedenini süzüyordu.

"Seni özledim." Adam sabır dilercesine çenesini sıkıp "Git Elgin." dedi.
"Neden eğleniriz diye düşünüyordum?" Ayağındaki topuklu ayakkabıların sesi beynini delip geçecekti sanki. Bu kadının ona hatırlattığı her şey, aynı çıkan ses gibi aklında gürültüye sebep oluyordu.

Bu gürültü ölümdü.

Ellerini bir anda Karen'in geniş omuzlarına yerleştirdiğinde öfkeyle geri gitti. "Bana bak Elgin ağır konuşmama az kaldı çık git buradan!"

"Sevgilin var diye mi çekiniyorsun..." Muzipçe kalın kırmızı dudaklarını büzdü "...merak etme ne yaptığımızı duymaz."

Bardağı taşıran son damla bu olmuştu. Kadının kolunu tuttuğu gibi dışarı ittirdi. Bunu yaparken bile bir kadına zarar vermeyecek ölçüde yapmıştı. "Sevgilimi bir daha ağzına alma, karşıma da çıkma!"

"Pekala, sana dokunmayacağım ama bir dinle beni."

"Elg.."

FERAĞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin