1Mart2021
Bazı sessiz okurlar var...
🍃
İnsanları en mutlu oldukları anda rahatsız edici bir bilgiyle huzurlarını kaçırmak ne kadar doğru olurdu bilmiyordum. Ama sinirli anlarına denk getirmektense böylesi daha sağlıklıydı.
Yani... bence öyleydi.
Babam içinde yemek her şeydi. Yemek yediği her vakitte gayet güzel ve sağlıklı iletişim kurabiliyorduk. Onun dışında da çoğu kişinin imreneceği baba kız ilişkimiz vardı fakat yine de Karen meselesinde bütün yemekleri ağzına tıkıp öyle konuşmak daha iyi olurdu. Hem midesi hem de dünya selameti açısından.
"Baba?" Mantısını yemeyi bırakmadan "Hı?" dedi. Evet, en sevdiği yemeği yapmıştım ona. Annem bu duruma çok hoşnut kalmış olsada yaparken gelecek tepkileri düşünmekten benim için oldukça zor olmuştu.
"Beğendin mi?" dedim mantıyı kastederek. Zaman kazanmaya çalışıyordum sanki niyeyse... "Eline sağlık güzel kızım bayıldım."
Ne güzel...ben de bayılacağım şimdi.
"Ne güzel ne güzel..." Annem mevzuyu bildiği için muzip muzip bana bakıyordu. Ona ayıplayan bakışlarımı gönderip tekrar babama döndüm. "Babacım." dememle o da nihayet gözlerime bakabilmişti. "Babacım mı? Bir şey mi isteyeceksin?"
"Yok olur mu hiç? Ne isteyeceğim her şeyim var... hepsinden önemlisi de senin gibi bir babam var."
Oh yağcı Eylül oh, elin adamı için düştüğün hallere bak. Yazıklar olsun sana Karen direkt kaçırsaydın beni bu kadar zorlanmazdık.
Elindeki kaşığı tabağa bırakıp korkarak bir bana bir anneme baktı "Başıma ne gelecek Mine?" Annem yalancı gülüşüyle "Ne gelecek canım sende yani...ben sana mantı getireyim az kalmış tabağında hatta tencereyi getireyim nasıl olur?"dedi.
"O kadar da değil de...getir bari." Sen yeter ki sakin ol baba ben sana Kayseri'yi bile getiririm bu gidişle. "Sen ne diyeceksin Eylül?"
Allah'ım yardım et.
"Biliyorsun artık 22 yaşındayım." Kafasını salladı. "22 yaşında olduğum için haya...hay..."
Hay ananı söyle işte!
Annem tedirginlikle tencereyi babamın önüne koyduğunda yutkunarak devam ettim. "Hayatımda birileri olabilir... Tövbe! Birileri değil! Birisi yani birisi olabilir, birileri değil birileri olur mu hiç."
"Mine ölüyorum galiba."
"Ay Sedat hep aynı numara önemli konu oldumu hemen ölüyorum, dinlesene kızı." Başını hızla iki yana salladı "Yok yok bu sefer ciddi."
"Baba yapma böyle." Gözlerini kısıp eliyle göğsüne dokundu "Ben ne yapıyorum? Siz yapıyorsunuz! Ben burada oturmuş mantı yiyorum." Vazgeçip gitse miydim? Çünkü ölecek olan kesinlikle bendim. Aile ile gönül meselelerini konuşmak bu kadar zor olmamalıydı.
Nefreti ifade ederken zorlanmayıp sevgiyi anlatırken kalbimin sıkışması normal olan değildi. Ortada kötü olan bir durum yoktu.
"Benim sevgilim var." Masada duyulan son ses bu oldu. Sonrası uzun bir sessizlik. Çok uzun ve yorucu sessizlik.
"Ne?"
"Sevgilim var."
"Sevgilin?" Onayladım. "Nasıl sevgili yani cinsiy...?" Annem babamın sözünü uyarıcı ses tonuyla böldü "Sedat."
"Erkek olan bir sevgilin var...erkek" Güldü "İlk defa başıma geliyor tahmin edersiniz ki tek kızım olduğu için..." Yine güldü, sanırım deliriyordu. "...Biliyordum ben biliyordum tabi bir gün başıma gelecekti."
Sadete gelmesini dört gözle bekliyordum. Acaba gelir miydi?
"Kim bu şey... çocuk...adam işte neyse?"
"Adı Karen.."
"Karam mı?"
"Karen baba Karam ne?"
"Karen demek, isminde pek hayır yok gibi."
Daha bismillah ismini bile beğenmeyerek olmaz ki...
"Ne var ne güzel isim." Anneme yan yan baktı "Hiçte değil o ne öyle Karenmiş...yakışıklı ismi gibi." Dehşetle bana döndü "Yakışıklı mı?"
Gerçekten yakışıklı ismi gibi ne demekti biri açıklayabilir mi? Tamam Karen yakışıklıydı ama bu tespiti yapmak için isminin nasıl etkisi olabilirdi?
"Kız sevmiş işte sana ne yakışıklı mı?"
"Minecim izin verirsen biricik karıcım kızımla konuşabilir miyim?" İzin verme anne. "Aman iyi konuş...konuş da düzgün konuş." Sağol anne.
Ciddileşmeye çalışıp "Nasıl oldu bu iş, kaç zamandır tanışıyorsunuz,nesini sevdin, düzgün biri mi... anlat işte ben ne soracağımı bilmiyorum." Çekingen bir tavırla "Kızdın mı?" dedim. Yanaklarımın al al olduğuna emindim.
Utanıyordum işte.
Güldü hemde tüm samimiyetiyle güldü. En son beklediğim tepki bile bu değildi. "Odanın her köşesindeki kağıtlara çizdiğin çocuk mu Karen?" Şokla gözlerim büyüdü. "Odamı mı karış.."
"Hayır tabiki karıştırmadım odanı, yalnızca... bir sene önce falan odana girdiğimde yatağının altındaki kutudan taşmışlardı, bir sürü kağıtta aynı surat.." Mırıldandı "..yakışıklıya benziyordu.."
Bunca zamandır zaten biliyordu öyle mi? Hatta Karen'den bile önce. Aferin Eylül sen de saklıyorum diye geçin.
Başımı yere eğip yutkundum.
Neyse ki babamın samimi gülüşü yine kendini gösterdi, duyguları sesine de yansımıştı "Utanmanı gerektirecek bir şey yok ki güzel kızım, sen bana bakma, şaşırdım haliyle yoksa dedim ya başıma geleceğini biliyordum hem o kadar kağıt israf ettiğine göre gerçekten seviyorsun o dangalağı he?"
Güldüm "Seviyorum."
"O da seni seviyorsa birbirinize saygı duyuyorsanız daha ne isterim?" Homurdanarak anneme döndü "Çocuğumun mutluluğu beni yemek yemekten daha mutlu eder bu tencereyi götürebilirsin Mine... ayı mıyım sanki bunu nasıl yiyebilirim?"
🍃
Instagram: zshasr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERAĞ
Короткий рассказ🍃 Eylül: Bir gün resmimi çizmeni isterdim. Karen: Bir gün resmini çizeceğim.