Joseph hastaneden çıktığında artık hayatının eskisi gibi olmayacağını biliyordu. Artık eskisine göre çok daha zorlanacaktı. İnsanların ona acıyarak veya iğrenerek bakmasına alışması gerekecekti. Aynadaki görüntüsüne alışacaktı. II. Dünya Savaşı'nın kahramanı olma hayalleri suya düşmüştü. Kahraman değil aciz ve acınası olmuştu. Joseph öyle düşünüyordu. Savaş sırasında birliğinin bulunduğu yere düşen bomba sonucu bir kolunu kaybetmişti. Yüzünün neredeyse yarısı yanmış ve kısmi felç oluşmuştu. Sol tarafında öylece sallanan, ceketinin boş tarafını izleyerek yürüdü.
Sevgilisi vardı. Isabel. Oldukça güzel bir kadındı. Joseph ona deliler gibi aşıktı. Isabel'in de ona aşık olduğunu düşünüyordu. Güzel kadın onu sevdiğini defalarca dile getiriyordu ve Joseph de ona inanıyordu. Isabel ona aşıktı. Bu halinden sonra onu kabul etmeyeceğinden korksa da aşıksa bu durumunun Isabel için hiçbir anlamı olmaması gerekirdi ve evet Isabel ona aşıktı. Joseph bu kötü duruma ancak onunla beraber olursa alışırdı. Onu görmek istiyordu. Sevdiği kadının evine vardığında midesine kramp girdi. Isabel onu ne kadar sevse de elbette karşısına böyle çıkmak hiç kolay olmayacaktı. Derin bir nefes aldı. Kapıya iyice ilerledi. Genç adamın yumruk yaptığı eli bir türlü kapıya vuramadı. Dakikalarca cesaretini toplamak adına bekledi. Elini yavaşça kapıya götürdü.
"O bana aşık"
Kapıya iki kere vurup geri çekildi. Kısa bir süre bekledikten sonra kapı açıldı. Isabel'in dehşet dolu bakışları Joseph'in kramplarına bulantının da eklenmesine sebep oldu. Elbette ilk gördüğünde şaşırmasını, üzülmesini beklemişti ama yüzleşmek her türlü zordu.
"J-joseph"
"Merhaba Isabel"
Kısmi felcinden dolayı konuşmakta zorluk çekmişti. Kadın hala geçmesi için kapıdan çekilmemiş hayretle adama bakmayı sürdürmüştü.
"Aman tanrım..."
Kadının gözleri yaralı askerin vücudunda gezindi. Sol kolunun eksikliğiyle gözleri şaşkınlıkla daha da açıldı.
"Ko-kolun..."
Joseph başını eğdi. Sevdiği kadının ona böyle bakması genç adamı mahvediyordu. Onu böyle kabul etmeyeceğinden deli gibi korkuyordu.
"Beni sevmeye devam edecek misin Isabel?"
Kafasını kaldırmadan sormuştu.
"Ne? Ben-oh hayır Joseph ben üzgünüm"
Genç adam hayal kırıklığıyla kadına baktı.
"Bu-bu çok fazla. Ben sana bakamıyorum"
"Ama...sen bana aşık olduğunu söylerdin"
"Çok üzgünüm Joseph"
Kapı genç adamın yüzüne kapandı. Joseph kahverengi kapıya uzun süre bakakaldı. Bir tür şoktaydı. Sevdiği kadın, tüm bunlara birlikte göğüs gereceklerini düşündüğü insan onu terk etmişti. Joseph sadece bir sokak gerideki evine doğru yürüdü. Yapması gerekeni biliyordu. Hastanede de üstüne çok düşünmüş, Isabel için sürekli vazgeçmişti. Artık o da olmadığına göre genç adamı engelleyecek bir şey yoktu artık. Evine girip arabasının anahtarlarını aldı. Joseph ağladığının farkında bile değildi. Transa geçmiş gibi hareket ediyordu. Arabasına binerken sanki kendi ölümüne değil de gezintiye gidiyormuş gibi bir hali vardı. İngiltere sınırına giden yol oldukça ağaçlık bir alandı. İnsan yaşamından uzak bir arazi olduğu için askeriyeleri oradaydı. Joseph birkaç kez ordaki ormanda arkadaşlarıyla koşmaya gitmişti. Dev bir uçrum hayatına son vermesi için orda onu bekliyordu. Uçurumu gözünde canlandırdıkça arabasının gazına daha da bastı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLDAT
RomanceHarry Nazi ordusunda Teğmen Louis İngiliz ordusunda Albay II. Dünya Savaşı bu iki düşman askeri bir araya getiriyor