Theodore elindeki dosyaları sinirden buruştururken Alman karargahına doğru ilerledi. Lacivert binaya her yaklaştığında adımları daha da sertleşiyordu.
"Pis kokuşmuş domuzlar."
Kendi kendine söylediği cümleye hafifçe sırıttı.
"Harry hariç. Louis'nin her yerde kulağı vardır."
Elindeki dosyalardan üstte olanın kapağına kısaca baktı. Almanlar askeriyede kimlerin tutuklandığını, kimlerin rütbe aldığını, kimlerin orduya dahil olduklarını ayrıca toplam asker sayısını da tek bir tane eksik olmayacak şekilde her iki haftada bir rapor istiyorlardı. Zaten kendi askerleri orada bulunmuyormuş gibi bir İngilizin raporları gelip karargaha bırakmalarını istiyorlardı.
"Pezevenkler kimin patron olduğunu göstermeye bayılıyorlar."
Beyaz iki büyük mermer sütunla yapılmış siyah demirlikli kapıya ulaştığında derin bir nefes aldı.
"Albay Theodore. Raporları getirdim."
Elindeki dosyaları nöbetteki askere gösterdi. Adam başıyla gir işareti yaptığında karargahın büyük bahçesine adımladı.
"Bu, bayan Alyssa Albay. Kendileri beni görmeye gelmiş."
Theodore Harry'nin sesini işittiğinde merakla sesin geldiği yöne döndü. Arkası ona dönük olan kadın Harry'yi biraz kapatıyordu. Yanında Landa'yı gördüğünde rahatsızca kaşlarını çatıp binaya doğru ilerlemeye devam etti. Bir ara Harry'ye onu gördüğünü söylerdi.
Theodore arşiv odasına indiğinde görevli askerin önüne dosyaları fırlattı.
"Yavaş ol, hayvan."
Theodore yumruklarını sıkarken genç askere nefretle baktı.
"Seni mahvederim."
Adam alayla kaşlarını kaldırıp işaret parmağını yalayarak dosyanın sayfalarını karıştırmaya başladı.
"Olduğumuz durumlara bakarsak İngiliz köpeği, bu odada mahvedilecek tek kişi sensin. Çık git."
Theodore silahına tutunduğunda asker meydan okurcasına yüzüne baktı.
"Hadi, çok dramatiksin."
Thedore silahını bırakıp ceketini sertçe düzeltti. Odadan çıkarken arkasından kapıyı kıracak sertlikte kapatıp büyük binadan ayrıldı.
"Sikik naziler."
Askeriyeyi arkasında bırakıp boş arazide sakinleşmeye çalışarak yürüdü. Arabasına az kalmıştı.
"...o bir hain. Cezasını çekecek!"
Theodore duyduğu bozuk aksanlı İngilizceyle adımlarını hızla geri attı. Sinirli sesten anladığı kadarıyla duymaması gereken bir konuşmaya denk gelmişti.
"Dediğiniz gibi Albay, Harry bir hain ama Louis İngiltere'nin bir askeri. Üsteğmen cezasını çeksin ama nolur ona bir şey yapmayın. Louis'yi uzak tutacağımdan emin olabilirsiniz. Harry'le hiçbir şekilde haberleşmediğinden emin olacağım o sırada siz de askerinizle ilgilenebilirsiniz."
"Hasiktir..."
***
"Louis! Louis nerede?"
Theodore en hızlı şekilde uçak fabrikasına gelmişti. Endişeli ve aceleci tavrı tüm askerleri kuşkulandırmıştı.
"Pist alanında. İşçilerle."
Theodore pist alanına koşarken kalbi deli gibi atıyordu.
"Aptal adam! Sana demedim mi tekerleklerin boyunu iyi ayarla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLDAT
RomantizmHarry Nazi ordusunda Teğmen Louis İngiliz ordusunda Albay II. Dünya Savaşı bu iki düşman askeri bir araya getiriyor