"Ben hastanede yatarken yani beyaz ışığın zerresini gördüğüm zamanlar-"
"Aman tanrım Louis."
Harry gözlerini devirdiğinde Louis gülerek genç adamın alnına düşen saçlarını çekti.
"Tamam..tamam. Uyurken hep seni gördüm biliyor musun?"
"Yalan söylüyorsun."
"Ama görmek istedim."
"Bebeğim komada olmanı romantikleştirmene gerek yok. Biraz komik oluyor."
Başını sallayıp sevgilisinin çıplak omzuna öpücük kondurdu.
"Gidiyorum Harry."
Başından beri saçmalamasının sebebi de buydu. Konunun bir türlü buna gelmesini istememişti. Keşke Harry uyurken her şeyi halledip uyanmadan geri yanına dönebilseydi.
"Bu gece. Uçaklar hazır."
Harry başını sallayıp sessizce 'tamam' dedi. Gözlerini tavana dikti. Dudaklarını sanki bir daha hiç konuşmamak üzere sıkıca bastırdı. Louis de çıt çıkarmadan yan çehresini izliyordu. Genç adamın yanağından süzülen yaşı görünce kaşlarını çattı.
"Harry-"
"Bir şey yok. Sorun değil. Sadece...sanırım ailemi özledim."
Omzundan tutarak kendisine dönmesi için çekiştirdi. Yeşil gözler kendininkilere değdiğinde hafifçe gülümsedi.
"Konuş benimle."
Harry sürekli gözlerini Louis'den kaçırıyordu. Belki de ağlamak üzere olduğunu gizlemeye çalışıyordu.
"Ne söylemeliyim? Gitme demek istiyorum ama yapamazsın. Kal demek istiyorum. Nasıl olduğunu bilemeyeceğim. Ne kadar süreceğini. Geri dönebilecek misin ikimiz de bilemeyeceğiz sadece kal demek istiyorum. Ama yapamazsın. O zaman konuşmama da gerek yok."
"Ben her zaman geri gelirim."
İkisi de içlerinden bunu umuyorlardı. Geri gelip buluşmalarını ama ya gelemezlerse? Louis iyice yaklaşıp Harry'ye sıkıca sarıldı. Sarılmasının uzunluğundan veda ettiği anlaşılıyordu. Harry yüzünü omzuna bastırıp dolan yaşların akmasına izin verdi.
"Tekrar buluştuğumuzda Harry savaş bitmiş olacak. Belki İngiltere'de kalırız. Belki de Amerika'ya gideriz. Nereye gitmek istersin?"
Harry burnunu çekip başını Louis'nin omzuna yasladı. Islak kirpiklerinin altından güzel yüzünü izledi.
"İşgal etmediğimiz her yer olur benim için."
Genç adam gülerek başını salladı. Fısıldayarak 'tamam' dedi. 'Sen nereye istersen oraya gideriz.'
Saatleri sanki Louis gitmeyecekmiş gibi geçirdiler. Beraber yıkandılar, yemek yapıp yediler. Balkonda Bourbon içtiler. Gitmesiyle ilgili hiçbir şey konuşmadılar. Saat yaklaştığında Louis Harry'nin kucağında yatıyordu.
"Yunanistan'ı hiç bir zaman sevmedim Harry. Sanki bakmakla yükümlü olduğumuz bir çocuğumuzmuş gibi değil mi?"
"Yunanistan'a dair bildiğim tek şey başkanlarını bir maymunun öldürdüğü Lou."
Louis gülümseyerek yerinden kalktığında işte bu 'gidiyorum' demekti. Harry'ye eğilerek çenesini kavradı. Direkt olarak gözlerinin içine bakıyordu.
"Seni seviyorum."
"Biliyorum."
"Tekrar görüşeceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLDAT
RomanceHarry Nazi ordusunda Teğmen Louis İngiliz ordusunda Albay II. Dünya Savaşı bu iki düşman askeri bir araya getiriyor