"İngilizler sırf eğlenceleri için ördek avlamaya bayılırlar."
Landa elindeki ekmeği ikiye bölüp birini Harry'ye uzattı. Genç adam ekmeği aldığında kendi parçasını ufak ufak bölüp göle atmaya başladı.
"Sonra da Almanlara cani derler. Zararsız hayvanları öldürmek ne oluyor peki?"
Adam ekmekleri yiyen ördekleri izlerken gülümsedi.
"Onlar bizi bu savaşa zorladılar. I.Dünya Savaşı'nda cephelerde aldığımız yenilgi onlara yetmedi. Bizi tamamen bitirmeye kalktılar. Savunmasız, kendini koruyamayacak, saldırılara açık bir toprak parçası haline getirdiler. Aynı bu ördekler gibi. Keyiflerince öldürebilecekleri bir ördek."
Harry ördekleri beslerken sesini çıkarmadan albayı dinliyordu.
"Eh tabii tek düşmanımız İngiltere değil ki. Bir sürüler, hepsinden kurtulmak lazım. Almanyayı tehdit eden tüm herkesten. Anlıyorsun değil mi?"
Albay bedenini ona doğru çevirince gözlerini gölden çekip adama baktı. Gayet sivil giyinmişti, silah taşıyor gibi durmuyordu herhalde onu burada öldürmezdi.
"Hayır albay, anlamıyorum."
Albayın kaşları şaşkınlıkla çatıldığında yavaşça yutkundu.
"Ülkemizin bağımsızlığı adına verilecek her türlü savaşı anlayabilirim ancak bizim yaptığımız sadece bu değil. Biz kendimizi kurtarmaktan ziyade diğerlerini yok ediyoruz. Sadece Fransa'da tek bir emrimle düzinelerce aile öldü. Albay, o aileler bizim düşmanlarımız mıydı?"
Albay bir süre sessizliğini koruyup havadaki gerginliği artırsada sonunda memnuniyetle başını sallayıp gülümsedi.
"Demek görevlerinden memnun değilsin."
"Tabii ki değilim."
Harry nerden geldiğini bilmediği bu cesaretten en sonunda pişman olmamayı diledi. Artık geri adım atmaya hiç niyeti yoktu.
"Peki, neden yaptın?"
Üsteğmen alayla gülüp elindeki son parça ekmekleri de da göle döktü.
"Yine bir başka askerin tek bir emriyle öldürülmemek için. Bu süreç bitecek, her ne şeklide olursa olsun ve ben sonu görmek istiyorum. Bencil bir insanım, hayallerimden vazgeçip kendimi ipin önüne atamıyorum. Her dayanma noktamın sonuna geldiğimde bu savaşın biteceğini hatırlatan güce sahibim."
"Güç. Sanıyorum silahların veya rütbenin sağladığı bir güç değil."
Harry başını hafifçe salladığında adam çenesini sıkarak gülümsedi.
"Bu güç bir insan mı? Bir sevgili ?"
Landa kaşlarını çatıp doğrudan gözlerinin içine baktığında Harry o an adamın en sinir bozucu ifadesinin aslında gülümsemesi olmadığını deneyimlemiş oldu. Gözleri nefretle parlıyor, dişlerini sıktığı için çenesi geriliyordu. Belki de artık geri adım atmanın vakti gelmiştir diye düşünüp başını olumsuz anlamda salladı.
"Babam. Babamın öğretileri."
"Hm."
Albay salise hızında yüz ifadesini değiştirip tekrar gülümsediğinde korku bütün bedenini esir almıştı. Landa'nın her şeyden haberi vardı.
***
Louis açılan kapıyla rahatlayarak nefesini verdi."Harry! Sonunda geldin. Makarna yaparken suyun önce kaynamasını beklemiyorduk değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLDAT
RomanceHarry Nazi ordusunda Teğmen Louis İngiliz ordusunda Albay II. Dünya Savaşı bu iki düşman askeri bir araya getiriyor