21

279 29 5
                                    

Geçmiş yıllar Xiao Zhan'a tek birşey öğretmişti.

Sevmek...

Wang Yibo'yu ilk günden çok daha fazla sevmek.

Her geçen anın onunla dolu olmasını isteyip,bütün anılarının sadece ondan ibaret olmasını dilemişti.Dileği gerçekleşirken, olan olaylar yüzünden sanki tamamen ters tepmiş, her anını onunla geçirmek istediği adam sanki ondan uzaklaşmış gibiydi.

''Bana güvenmiyor'' diye sesli düşünürken, odanın içindeki ruhu parçalayan sessizliği ısrarla çalan telefonun sesi bozmuştu.

Ceza evinden gelen bir arama olduğunu ekrandaki numaraya bakıp hemen anlamış, vakit kaybetmeden hemen açmıştı sesiyle kulak tırmalayan telefonu.

''Efendim.''

''Merhaba Bay Xiao. Mahkum Wang Yibo sizinle görüşmek istiyormuş.''

''Peki. Bugün geleceğimi söyleyin.''

Zhan telefonu kapatıp, ters bir şekilde masanın üstüne geri koymuş, geriye doğru yaslanarak kapatmıştı gözlerini derin sessizlikle bürünmüş bomboş odanın içinde.

Beyni öğrendiklerini kendi içinde tartarken, kalbi Wang Yibo tarafından yerle bir edilmişti. Sadece tek bir cümle bile yetmişti kalbini darmadağın etmek için.

Soğuk bedeninin titremesine neden olurken, oturduğu sandalyeden kalkmak için topladığı bütün gücünü kullanmış, ağır adımlarla çıkıp gitmişti sessizliğiyle delirten odayı.

Koridor ona bugün daha bir uzun gelmiş, içini daraltan bu yerden çıkmak için ne kadar acele etse de bitmemişti önündeki yol.

Kendini dışarı atıp, derince bir nefes almak, tüm vücudunu kemiren düşüncelerden kurtulmak için zar zor dışarı attığı ofisi geride bırakmıştı. Katlarını sayamadığı bu bina ona ilk kez görkeminden oldukça uzak gelirken, camla kaplı yüzünde kendi yansımasını görmüştü.

Kendini tanımakta zorlanmıştı cama yansıyan çökmüş bedeni görmesiyle. Düşmüş omuzları uzun boyuna inat onu minicik gösterirken, badem gözlerinin her zaman ışıldayan yanı kaybolmuştu bir anda.

Bir kez daha dönmüştü sırtını kendisine, daha fazla bakmaya dayanamadığı yüzü ona teker teker yüzüne vuran gerçekleri hatırlatırken, attığı uzun adımlarıyla uzaklaşmıştı oradan.

Benliğini aynanın hemen ardındaki yansımasında bırakmış, bütün acılarını hapsetmişti onun içine.

Şimdi kalbi ve düşünceleri bomboş bir şekilde ilerliyor, geride bıraktığı acılarına inat yüzüne sahte bir gülümseme yerleştiriyordu.

Hemen yolun kenarında bulunan arabasına ilerlerken, arkasından kendisine seslenen adamı duymamış, dalıp gittiği boşluktan tenine değen elle çıkmıştı. Yerinde hafifçe sıçramasına neden olmuş, nefesleri bir anlık hızını arttırmıştı.

''Size bir şey söylemem lazım. Lütfen son kez beni dinleyin.''

Zhan kendisine büyük umutlarla bakan adamı sadece başıyla onaylamış, söylediklerini dinlemek için arabaya doğru yönlendirmişti bedenini.

''Arabaya geç.''

Zhan'ın sert sesine inat, masum görünüşü birbirine tezatlık oluştursa da içinde bir yerlerde onun nasıl olduğunu bildikleri için hiç tereddüt etmeden ilerlemişti arabaya.

Yolcu kapısı açıp bedenini arabanın içine yerleştirirken, soğuktan buz gibi olan arabanın içi gözlerine acı çekiyormuş gibi bakan badem gözleri görünce istemsizce  ısınmıştı.

ARE YOU KILLER [YIZHAN]✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin