Cezaevinin soğuk duvarları Wang Yibo'nun içi ısıtan sıcaklığıyla tamamen yok olmuştu. Beline dolanan ellerini ayırmak istememiş, belkide iki haftadan fazladır görmediği adamı daha da sıkı sarıp sarmalamak istemişti. Düşünceleri kolları arasındaki adamın sesiyle yok olmuş, gözleri hemen çenesinin altındaki yüze dönmüştü.
''Seni çok özledim. Öyle çok özledim ki artık burada daha fazla kalmaya tahammül edemiyorum.''
Wang Yibo derinlemesine içine çektiği kokusunu kendine hapsederken, nefesini boynuna vere vere konuşmuş, uzun olanın bir anlık ürpermesine neden olmuştu.
''Bende seni öyle çok özledim ki yokluğun benim için ölümden beter.''
Ellerini sarmaladığı adamın sırtından almış yüzüne getirmişti. Yanaklarına bastırdığı avuç içleriyle kendisine bakmasını sağlarken, ona doğru yaklaşmış birbirine değen burnuna burnunu sürtmüştü. O kısacık an onlara öyle uzun gelmişti ki tüm sıcaklığı hissetmişti o kısacık anda.
''Artık yeter Yibo. Daha ne kadar beni sensiz bırakacaksın.''
Dolan gözleri arasında, boğazında oluşan yumrular yüzünden sertçe yutkunmuş, kuruyan dudaklarını diliyle ıslatmıştı.
''Li Feng bana anlattı ama herşeyi değil. Lütfen bana neler döndüğünü anlat. Neden sen? Neden ben? Bütün aklındakileri, bütün planlarını anlat.''
Wang Yibo gözleriyle onayladığı adamı ellerinden tutmuş, odanın ortasında bulunan masaya doğru yönlendirmişti. Soğuk sandalyeye oturunca tenine işleyen soğuk yüzünden hafif titremiş, ardından buna aldırış etmeden karşısına oturmasını beklemişti.
''Tamam herşeyi anlatacağım ama gerçekten ben yapmadım. Hatta bana böyle bir komplo kuracaklarını bile düşünmemiştim.''
Wang Yibo nefes almadan bütün olanları anlatmaya başlamıştı. Sesinden gelen tını başta korkuyu barındırırken, elleri arasında hissettiği el sakinleşmesini sağlamıştı.
''Evden çıktığımda babama telefon açmıştım yanına geliyorum diye. Tam konuşurken bir anda ne olduğunu hatırlamıyorum kendimi başka bir yerde buldum.Gözlerimi bir ara araladığımda daha önce görmediğim bir yerdeydim. Sonra tekrar ne oldu bilmiyorum en son gözlerimi otel odasında açtım. Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken, odanın kapısı tekmeyle açılıp beni yaka paça götürdüler. Neler olduğu sorduğumda ise cevap veren olmadı.''
Başından geçenleri anlatırken, dalıp gittiği geçmişi, yaşadıkları yüzünden şakaklarına saplanan acıyla kıvranmasına neden olmuştu. Hafifçe titreyen ellerini diğer eliyle sakinleştirmeye çalışırken, Xiao Zhan'ın sıcak elleri onun ellerini bulup sarmalamıştı.
Tenine değen teninin sıcaklığıyla sakinleşmiş, aldığı derin solukları biraz da olsa yavaşlamıştı. Onu gözlerini ayırmadan dikkatle dinleyen adamın gözlere bakıp bir an için dalıp gitsede parmaklarıyla elinin üstünü okşayan elle çıkmıştı hemen o dalıp gittiği kuyudan.
''Karakola götürdüklerinde hala ne olduğunu sorsamda kimseden cevap alamadım. Aslında ben sen gelmeden dört saat önce getirildim karakola. O üç saat içinde odada tek başıma oturmuş,aynadan kendimi izledim. Aynadaki yansımamı inceledim saatlerce. En sonunda biri içeri girip masanın üstüne Wang Haoxuan'un fotoğraflarını,ön otopsi raporunu, dna analiz raporunu önüme attı. Tek tek baktım hepsine. Tek tek inceledim o resimleri. Bütün o raporlarda geçen adımı inceledim dakikalarca. Hatırlamadığım bütün o şeyleri gerçekten yaptım mı diye delirmek üzereydim.''
Zhan o kadar odaklanmış dinlerken, onca cümle arasından tek bir şeye odaklanmıştı.
''Dört saat mi? Yibo bu mümkün değil çünkü sen cinayetten bir buçuk saat sonra bulundun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARE YOU KILLER [YIZHAN]✔
FanfictionSevdiği için her şeyden vazgeçerdi Xiao Zhan. Peki onu düştüğü bataklıktan kurtarmak için neleri feda ederdi? Mesleğini? Hayatını? Aşkını? Belkide her şeyini...