''Merhaba bende Xiao Zhan''
Gözlerinin içine bakarken kızaran yanaklarından, kulaklarına ulaşan gülümsemesinden habersizdi Zhan. Zaten herkes onu cana yakınlığıyla bilirdi. Yüzündeki o tatlı gülümsemeyi şimdiye kadar herkes görmüştü. Ama şuan ki gülümseme hepsinden farklıydı. Karşısındakinin içini öyle ısıtıyordu ki kim olursa olsun etkilenmemesi imkansızdı.
Profesör Zhu Zanjin sınıfa girmiş, kendini tanıttıktan sonra yeni öğrencilerle tanışıyordu. Sıra Yibo'ya geldiğinde oda kendini tanıtmış, dudak kenarında oluşan kıvrımlı gülümsemesiyle yüzünü Zhan'a doğru çevirmişti. İçinde bir şeyler koptu o an. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyor, sanki içinde bir yerlerde fırtınalar kopuyordu. Kalbine söz geçiremiyordu. Nefes alamıyor adeta boğuluyordu. Bunların sebebi ise sadece ufak bir gülümsemeydi. Zhan'ı yerle bir eden Wang Yibo'nun gülümsemesi.
Tüm ders boyunca fark ettirmeden Yibo'yu izlemişti. Alnına dökülen iki-üç tutam saçı sanki onu rahatsız ediyor gibiydi. Sürekli uzun parmaklarıyla geriye doğru atıyor ama o tutamlar inatla gözlerinin önüne dökülyordu.
Yibo sinirlenmiş, daha fazla kendini tutamamıştı. Ağzından farkında olmadan sadece kendi duyabileceği şekilde bir küfür çıkmıştı. ''Ahh siktir...'' Daha sonra birden kendine gelmiş etrafına bakmıştı. Kimse duymadı diye sevinirken Zhan'dan tarafa döndüğünde ufacık bir kıkırtı duymuştu. Zhan eliyle ağzını kapatmış gülüyordu. Duymuştu. Çok utanç vericiydi Yibo için. Oturduğu yerden birazcık yana doğru kayarak Zhan'a yaklaşmış, onun duyabileceği bir şekilde ''özür dilerim gege'' demişti.
''Gege'' Xiao Zhan şu anda düşüp bayılabilirdi. Onun ağzından çıkan bu kelime ona adeta bir masal gibi gelmiş, bir anlığına aklındaki bütün o düşünceler uçup gitmişti. Şimdiye kadar bu okulda ona böyle seslenen çok kişi olmuştu ama hiç biri bunun gibi değildi. Tuhaftı. Farklıydı. Peki neden farklıydı? Aklını düşüncelerle meşgul ederken yüzünde oluşan farklı mimikler Yibo'yu güldürmüştü. Resmen küçük bir çocuk gibiydi. Gibisine değil aslında çocuktu. Yüzündeki o masum ifade bir bebeğinki gibiydi.
Ders bitmişti. Yibo eşyalarını toplarken Zhan hala çaktırmadan onu izliyordu. Ya da sadece o öyle sanıyordu. Toparlanmayı bitirdikten sonra ayağa kalkmış arkasını dönüp gidecekken başını yanındaki adama doğru eğerek '' Görüşürüz gege kendine iyi bak. Bu arada beni izlediğini fark etmediğimi sanma'' dedikten sonra Zhan'ın duyabileceği şekilde gülmüştü. Utancından ne yapacağını şaşıran Zhan'ın yüzü kıpkırmızı olmuş, yüzünü kaldıramamıştı. Yibo arkasına bile bakmadan merdivenlerden inmiş, çoktan amfinin kapısına ulaşmıştı.
Zhan'da herkes çıktıktan sonra çıkmış, koşarak Zhuocheng'in yanına gidiyordu. Yüzünde oluşan aptal gülümsemesiyle önüne gelene çarpıyor, sadece başını çevirip ''özür dilerim'' diyerek yoluna devam ediyordu. Şu ana kadar gerçekten önemli bir hata yapmadıkça özür dilemeyen adam şimdi önüne gelene özür diliyordu. Heyecandan aptallaşmıştı. Eli ayağına dolanmış, ne yaptığının kendi bile farkında değildi. Fakültenin birinci katından üçüncü kata gelene kadar nefes nefese kalmıştı. İnat gibi bide bütün öğrenciler koridodaydı. İçten içe laf sokuyordu herkese. '' Ders olsa hiç biriniz gelmezsiniz, bugünde hepinizin geleceği tutmuş.İnek öğreniler sizi.'' Tabiki kimse duymamıştı bunu, içinden söylemişti. Eğer sesli söyleseydi ''aman tanrım bunlar beni kesin öldürürdü'' diye alaycı bir şekilde kendi kendine söyleniyordu. Haklıydı , her ne kadar Zhan'ın karakteri şakacı, komik , vurdumduymaz olsa da bu sözler diğerlerini çileden çıkarırdı. Sanki Zhan'ın da çok umrundaydı. Bir omzunu hafifçe yukarı kaldırarak hıhlamıştı.
Koşarak sınıfa girdiğinde gözleri Zhuocheng'i aramış ama bulamamıştı. Telefonunu cebinden çıkarıp onu aramıştı.
''Aptal nerdesin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARE YOU KILLER [YIZHAN]✔
FanfictionSevdiği için her şeyden vazgeçerdi Xiao Zhan. Peki onu düştüğü bataklıktan kurtarmak için neleri feda ederdi? Mesleğini? Hayatını? Aşkını? Belkide her şeyini...