-Cinayetin işlendiği gün-
''Hoşgeldin.''
Wang Haoxuan kapıyı yüzündeki minik sayılabilecek bir gülümseme açmış, yarım kapıyı sonuna kadar açarak içeri girmesini sağlamıştı. Dışarıdaki o sert soğukla beraber davetsizce içeri girerken, diğer odadaki yarım bir şekilde açık olan pencere yüzünden kapı sertçe kapanmıştı arkalarından.
''Nasılsın amca?''
Zhuocheng içeri adım attığında üstündeki kat kat giysileri çıkarmış,en son boynuna birkaç kez sardığı kırmızı atkısını çözmüştü.
''İyiyim Chenchen sen nasılsın?''
'Hadi ama amca kaç yaşına geldim hala bana küçük bir çocukmuşum gibi Chenchen diyorsun lütfen başkaları varken deme şunu sonra bütün karizmam yerlerde geziyor.''
Amca yeğen kahkaha atarak şöminenin çıtırtısı eşliğinde ısınan odaya doğru ilerlemişti. Sabah yağan yağmurun geride bıraktığı soğuk, pencerede kalan damlaların izleri,havadaki hala dağılmamış kara bulutlar ellerinde kahve fincanları bulunan iki adama eşlik ediyordu sanki.
''Amca neden geldiğimi biliyorsun değil mi?''
''Evet. Ne yapacağımı bende bilmiyorum.''
Haoxuan elindeki kahve fincanını önündeki sehpanın üstüne bırakıp boşalan parmaklarını saçları arasına daldırdı.
Önüne düşen birkaç tutamı geriye doğru iteklerken aldığı nefesi sesli bir şekilde geri vermişti.
''Konuştum ikna etmeye çalıştım ama bildiğinden geri kalmıyor. Bundan kurtulamayacağını söyledim.''
Haoxuan oturduğu deri koltuktan kalkıp pencerenin önüne doğru ilerlemiş, güneşin kara bulutlar arasından sızmaya çalışan ışığına kaldırmıştı yüzünü.
''Kendi ellerimle onu mahvedeceğimi söyledim ama beni dinlemiyor. Chenchen artık yapabileceğim birşey yok bu son bulmalı. Kağıtlar çoktan polise ulaştı.''
Zhuocheng dik duran başını öne doğru eğmiş, sert ve yıkılmaz olan omuzları gücünü kaybetmiş gibi bırakmıştı kendi boşluğa doğru.
Aldığı nefesler sanki ona yetmiyormuş gibi hissettiğinde kendini bahçeye açılan pencerenin önünde bulmuş, hızlıca açıp dışarıya atmıştı kendini.
Sabahın erken saatleri olmasına rağmen etrafta hiç gürültü olmaması biraz rahatlatmıştı onu. Kapattığı gözleriyle birkaç dakikalıkta olsa yakaladığı huzurla etraftaki kuşların cıvıltılarını dinlemişti.
Soğuk sertçe yüzüne çarptıkça oda gerçek dünyaya dönmüştü hemen. Elinden gelen ne varsa amcasına yardım etmek için kendi kendine söz verirken,tam arkasını dönüp içeriye doğru adımladığı anda kapının birkez daha çalınma sesini duymuştu.
Gelen kişi ısrarla zile arka arkasına basarken, alt kattan koşturarak çıkan kadın nefes nefese kalmış bir şekilde açmıştı kapıyı.
''Hoşgeldiniz efendim.''
''Bay Wang nerede?''
''Çalışma odasında efendim.''
Kadın gelen adama yol gösterirken Cheng yavaş yavaş adım atmıştı içeriye doğru. Soğuk hava tamamen onu kendine getirip,ayılmasını sağlarken etrafına bakınıp kimseyi göremediğinde sehpanın üstüne bıraktığı fincanında kalan son kahvesini yudumlamış ardından kapıyı çekerek çıkmıştı dışarı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARE YOU KILLER [YIZHAN]✔
FanfictionSevdiği için her şeyden vazgeçerdi Xiao Zhan. Peki onu düştüğü bataklıktan kurtarmak için neleri feda ederdi? Mesleğini? Hayatını? Aşkını? Belkide her şeyini...