-Son duruşma (karar) günü-
Xiao Zhan büyük özenle hazırladığı her bir kağıt parçasını çantasına koymuş, ardından en önemli kanıtı unutmamak için tekrardan yoklamıştı ceplerini.
Avuçlarının içinde kaybolacak kadar küçük nesne cebinde varlığını belli etmiş, orada olduğunu bilmenin rahatlığıyla sıkmıştı parmaklarını eli cebindeyken.
''Herşey bugün son bulacak sevgilim. O salondan sen olmadan çıkmayacağım.''
Zhan içten içe tekrar ettiği cümleyle kalbi bahar günü hafifçe çiseleyen yağmurun getirdiği gibi huzuru getirmişti yüreğine. Acıları son bulmuş, ömrüne ömür katmıştı.
Li Feng elinde minik bir yığını anımsatan kağıtlarla gelmiş, gitmek için hazır olduğunu belli edercesine kapıyı tıklamıştı.
Yeni elde ettikleri kanıtlar yanında kullanabilecekleri son bir koz kalmıştı ellerinde. Herşeyi sona erdirecek bir koz. Xiao Zhan cebindeki yumruk yaptığı elini yavaşça çıkarmış, terleyen avuç içlerini pantolona sürterek silmişti.
Uzun koridoru aşıp,asansöre binmek için kenarda duran düğmeye basmış, katları tek tek gösteren ekrana kenetlemişti dalan gözlerini.
Sabahın erken saatlerinde güneşin yüzüne vurmasıyla uyanmış, duruşma saati gelene kadar evin içinde oradan oraya yürümüştü.Kendine gelmek için duvarı boydan boya kaplayan camın önünde yaptığı kahvesini üstünden dumanların süzülmesini izlerken yudumlamıştı.
Saatler geçmek bilmezken, Xiao Zhan son duruşmaya özenle hazırlanmak için kahvesini bitirmiş ardından duşa girmişti. Kenarda duran şampuanı ve duş jelini onun gibi kokabilmek için kullanmış, saçlarının uçlarından damlayıp tenini okşayan su damlalarını özenle kurulamıştı.
Giydiği siyah takım elbisesi tüm vücudunu sararken, özenle bağladığı kravatı boğazını kavramış, iki yakasının ortasında yerini bulmuştu.
Altın rengine çalan kravat iğnesini takmış, ceketinin düğmelerini dikkatli bir şekilde iliklemişti. Ceketin kollarından dışarı sızan manşetleri tutmuş, dik ve düzgün durması için çekiştirmişti.
Aynanın karşısına geçip son kez kendine baktığında sevdiği adamı en güzel haliyle karşılamak için geçirmişti saatlerini. Saatin tik tak sesleri boş odayı doldururken, telefonun çalmasıyla bedenini komidinin üstündeki telefona doğru çevirmiş, bir iki adım atıp arka arkasına çalan telefona cevap vermişti.
''Evet Bay Feng?''
''Bay Xiao hazır mısınız?''
''Hm. Direk ofise geçip son hazırlıkları yapalım. Oradan geçeriz adliyeye.''
''Peki efendim.''
Kapattığı telefonun ekranına bakarken,kıvrılmıştı dudakları. Kalbi atışını hızlandırmış, heyecanı bütün uzuvlarını ele geçirmişti sanki. Sadece onun resmini görmesiyle bile bu denli atan kalbi kaç aydır ondan uzak kalmış, amaçsızca sadece yaşamak için kan pompalamıştı. Ama şimdi Xiao Zhan amacını yeniden bulmuş, yeşertmişti kalbini kaplayan sarmaşığı.
Asansörün bulundukları kata gelip kulak tırmalayan sesiyle daldığı dipsiz kuyudan çıkmış, kapının açılmasının ardından içeri girip zemin katın düğmesine basmıştı. Bu küçük alan bugün daha çok üstüne gelmiş, nefessiz kalmasını sağlamıştı. Sanki aldığı nefesi ona yetmiyor, boğazının tam ortasında bir yumru oluşturup oraya kamp kuruyordu.
Kampın ateşi tam göğsünün ortasında harlı bir şekilde yanıyor, her hatta yeni bir odun parçası atılarak harlıyordu ateşi. Kapının açılmasıyla kaybettiği nefesini geri bulmuş, derince bir nefes çekmişti ciğerlerine. Sabah onun kokusuyla doldurduğu ciğerleri yerine baharın o çimen kokusunu, yeni açan kiraz çiçeklerinin havada yayılan kokusu dolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARE YOU KILLER [YIZHAN]✔
FanfictionSevdiği için her şeyden vazgeçerdi Xiao Zhan. Peki onu düştüğü bataklıktan kurtarmak için neleri feda ederdi? Mesleğini? Hayatını? Aşkını? Belkide her şeyini...