Soğuk zemin, bedenindeki bütün sıcaklığı alıp kendine çekmiş,bilinçsiz halde yatarken geçen dakikalar hayatından onsuz geçen anları alıp götürmüştü.Ne kadar zaman baygın kaldığından,kimin onu bulup yerden kaldırıldığından habersizdi. Başındaki ağrıyla kendine gelen Xiao Zhan yavaşça yattığı koltuktan doğrulurken beynine vuran ağrı yüzünden elini başına koymuş,ağrının geçmeyeceğini bile bile bastırmıştı.
Kesik kesik çıkan nefesi hala düzensiz, göğüs kafesi arka arkaya aldığı derin nefes yüzünden hızlı bir şekilde yukarı kalkıp iniyordu. Etrafına bakınıp kimseyi göremediği an koltuktan kalkmaya çalışmış, ama bayılmanın etkisiyle sersemleyen vücudu gücünü kaybettiği için hafifçe doğrulduğu koltuğa geri düşmüştü.
''Hey hey kalkma. Yat biraz daha.''
Sesin geldiği yöne baktığında buğulanan gözleri onu seçmekte zorlansa da sesi kulaklarına dolduğu an kim olduğunu anlamıştı.
''Ne oldu bana?''
''Bilmiyorum geldiğimde yerdeydin. Saatlerce seni aradım ama ulaşamadım. Bende iş çıkışı buraya gelmeye kadar verdim. İyiki de gelmişim. Zhan,Yibo seni bu halde görse ne kadar üzülür haberin var mı? Topla artık kendini ona böyle yardım edemezsin.''
Zhan tekrardan doğrulmaya çalışmış,ardından hemen ayaklanarak masaya doğru yöneldi. Yapması onlarca iş, araştırması gereken o kadar çok dosya vardı ki masanın üstünde resmen küçük bir kum tepeciğini andıran görüntü oluşmuştu. Yığınla klasör, her bir yana dağılmış kağıt parçaları odanın dört köşesinde kendine bir yer bulmuştu.
''Zhan en son ne zaman yemek yedin?''
Cevap yoktu. Odanın içini sessizlik bürümüş, gecenin getirdiği soğuklukla, binanın yüzeyine çarpan rüzgarın uğultusu doluyordu kulaklara. Gözlerini bile yerdeki etrafa yayılmış kağıt parçalarından kaldırmadan, mırıltı şeklinde sesiyle kafasını sallamakla yetinmişti.
''Hatırlamıyorum Cheng.''
Kısa ve netti cevabı. Uzatmamış, arkadaşına yalan söylese bile inanmayacağını bildiği için hemen kesip atmak istemişti. Yemek yemek bile aklına gelmemişti son birkaç gündür. Yeni bulduğu izle, onun üstüne yoğunlaşmıştı. Gece gündüz sadece onunla ilgileniyor,savcı olduğu zamanlarda muhbir olarak kullandığı kişileri araya katıp bilgi toplamaya çalışıyordu.
Daha fazla uzatmadan Cheng'in odadan çıkmasıyla tekrardan işinin başına dönmüş, son gelen mesajla elindeki belgeyi karşılaştırmaya çalışıyordu.
''Çimento fabrikası. Altı milyon dolar. İhale. Wang Haoxuan.''
Bu kadardı muhbirden gelen mesaj. Herşey diğer belgelerle uyuşurken tek uyuşmayan isim Wang Haoxuan'dı. İhale kayıtlarında başka birinin adı geçerken muhbirin verdiği isim onunkiydi. Yanılmış olabileceğini düşünsede şimdiye kadar kendisine verdiği bilgiler asla yalan çıkmamıştı. En güvendiği muhbiri oydu sonuçta.
Son altı aylık dönemde yapılan ihalelere tekrar tekrar bakmış ama onunla ilgili bir ize rastlayamamıştı. İhalenin doğru olduğunu elindeki belgelerle kanıtlamıştı. Sadece isimdi bütün olayı birbirine karıştıran. İhale kayıtlarında yazan isim alt şirketlerden birinin başkanına aitti. Islak imza bile ona aitken verilen isim hâlâ aklını kurcalıyordu.
Düşüncelere dalmış bir şekilde masada oturan Zhan kapının yüksek sesle açılmasıyla, kağıtlara odaklamış gözlerini kapıya çevirmişti. Cheng elinde iki poşet dolusu yemek, içecek ve vitaminlerle içeri girmişti. Şaşkınlığını gizlemeye çalışsa da tek kelime bile etmemiş, öylece gözlerinin içine bakmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARE YOU KILLER [YIZHAN]✔
FanfictionSevdiği için her şeyden vazgeçerdi Xiao Zhan. Peki onu düştüğü bataklıktan kurtarmak için neleri feda ederdi? Mesleğini? Hayatını? Aşkını? Belkide her şeyini...