YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

955 95 67
                                    





O zaman Let's go Let's goooo😸

Jennie

Arabamı olduğu yerde bırakıp, rap rap yürüyerek eve doğru ilerlemeye başladım.
Eve yaklaştıkça atların huzursuz olduğunu gelen seslerden anlamıştım. Her adımımda daha fazla hırçınlaşıyorlardı. Bu durum beni biraz geri çekilmeye zorladı. Ama vazgeçemezdim. Atları duymamaya çalışarak devam ettim.

Evin görkemli büyük kapısına geldiğimde, derin bir nefes verip kapıyı çaldım.
Birkaç dakika beklemiştim açılmasını.
Kapı açıldığında beni karşılayan Lisa'ydı. Beni karşısında görür görmez gözleri büyüdü. Kapıyı arkasından kapatarak sertçe kolumu tuttu.
"J-Jennie ne işin var burada? Hemen git!" Sessizce konuşuyordu. İçerdeki her kimse bizi duysun istemiyordu.

Dişlerimi sıkarak kolumu ondan kurtardım. Neden bilmiyorum ben de sessizce konuşuyordum. "Ne oldu Lisa? Sevdiğin kadının beni görmesini istemiyor musun yoksa? Gördüm sizi." Sıktığı yeri ovalayarak gözlerimi gözlerine diktim. Söylediğim şeye şaşırmıştı. Hemen gözlerini benden kaçırarak "saçmalıyorsun Jennie. Hemen git buradan, hemen."

Kollarımı karnımda birleştirip bir adım geriye çekildim. Alaycı bir tavırla "ne oldu korktun mu? Suratını görmelisin Lisa, çok komik görünüyorsun." Kendine gelmeye çalışarak arkasındaki kapıya baktı. Elini arkasına çevirip kapının koluna atarak "bak Jennie şimdi zamanı değil. Sonra konuşuruz, lütfen bak rica ediyorum git buradan." Artık sabrım kalmadı.
O kadar seviyorsun demek o kadını Lisa. Gitmem için bir yalvarmadığın kaldı.

Sesimi yükselterek "gitmiyorum işte! Çağır sevgilini o da gelsin! Ona anlatacaklarımı duymak isteyecektir! Senin nasıl b——."
Lisa hemen ağzımı kapatıp beni kapıyla arasına sıkıştırdı. Bedeni bedenime yaslanmış bir şekilde dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Sana şimdi zamanı değil dedim. Nesini anlamıyorsun?" Nefesini hissetmek bütün bedenimi titretmişti. Bir eli ağzımı kapatırken ki iyiki kapatıyordu. Yoksa ufacık bir dokunuş ufacık bir nefesle inleyebilirdim.

Pozisyonumuz beni zorlarken birden kapı açılmıştı. Lisa başını açılan kapıya çevirdiğinde ben de çevirdim. Fotoğrafta gördüğüm kadındı evet, annesi olduğunu düşündüğüm kadın.
Ne yani sevgilisine gelmedi mi? Annesine mi sarıldı o kadar? Tanrım çok utanıyorum.

Lisa yavaşça elini ağzımdan çekip bedenini benden ayırdı. Saygılı bir şekilde kapıda gülümseyerek bize bakan kadına döndü.
Ben de dağılan görüntümü düzeltmeye çalışıp utançla başımı yere eğdim.
"Çocuklar burada ne yapıyorsunuz? İçeri gelin lütfen." O kadar huzur verici bir sesi vardı ki. Hemen başımı yerden kaldırdım. Lisa'ya baktığımda memnuniyetsiz bir şekilde bana baktığını gördüm.

"Efendim rahatsızlık vermek istemem. Hem Lisa'nın beni gördüğüne pek sevinmediğine eminim." Son cümlemi Lisa'ya yan bakış atarak söylemiştim. Afallamıştı. Güzel kadın yani muhtemelen Lisa'nın annesi olan kadın yine sevgi dolu gülümsemesiyle "olur mu öyle şey hadi girin içeri. Sorununuz her neyse çözersiniz. Hadi Lisa arkadaşını içeri al."

Kadın arkasını dönüp içeri doğru yöneldi. Kapıda Lisa'yla birbirimize ölümcül bakışlar atıyorduk. Dişlerini sıka sıka "gir hadi ne bekliyorsun Jennie? Kırmızı halı sermemi mi?"
Söylediği şeye gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Dudaklarımın biraz kıvrılmasını önleyememiştim. Lisa sinirle kapıdan içeri girince, ben de onu takip ettim.

Koskoca salona geldiğimizde gözlerim kamaşmıştı. Tavandan sarkan parlak avizeler, zevkli ve pahalı döşenmiş her bir köşe beni cennette gibi hissettirmişti. Evin güzelliğinden başım dönerken "geç otur kızım. Adın nedir?"
Şapşal bir şekilde "a-adım Jen-Jennie efendim." Kadın kibarca gülümseyerek Lisa'ya baktı. "Lisa'nın arkadaşı olmalısın? Rose'den başka arkadaşının olmadığını sanıyordum."
Lisa hiç konuşmadan surat asarak bizi dinliyordu. "Evet efendim. Lisa'nın arkadaşıyım. Beraber güzel bir arkadaşlık paylaşıyoruz."

Lisa  aniden yerinden kalkarak "ee şey içecek bir şey ister misiniz?" Güzel kadın bana bakarak "ne içersin Jennie?" Kadının yüzüne baktığımda gülümsemekten kendimi alamıyordum.
"Su alabilirim efendim, teşekkürler." Lisa'ya başıyla işaret edip, onu göndermişti.
Gider gitmez heyecanla bana dönerek "Lisa'nın bir arkadaşını burada görmek beni ne kadar sevindirdi bilemezsin Jennie. Sık sık gel olur mu?" Buna ne cevap verebilirdim? Lisa'yla bu geceden sonra aramızda ne olacağını bile kestiremiyordum. Bana o kadar kızgın bakıyordu ki.

Kadını onaylayarak "gelirim efendim." diyebilmiştim sadece emin olmayarak. Lisa elinde bir bardak suyla gelmişti. Tam önümde durup, gözlerini gözlerime dikerek "buyur suyun."
Zıkkım iç deseydin. Kim bilir suyun içine zehir de koymuştur bu. Bardağı elinden alarak "teşekkür ederim Lisa. Çok naziksin(!)"

İmalı sözlerim Lisa'dan kurşun gibi delip geçen bir bakış daha kazanmama neden olmuştu.
Güzel kadın bizi izlerken hala gülümsüyordu.
Lisa yerine geçip oturunca "efendim siz Lisa'nın annesisiniz değil mi? Çok güzelsiniz."
Dolaylı yoldan Lisa'nın da güzel olduğunu söylemiş bulunmuştum. Ama sorduğum soru ikisinin de gerilmesine sebep olmuştu. Lisa kadına acıyla bakıp başını öne eğdi.

Sorduğum soru basit değil miydi? Neden bu kadar üzüldüler? O yüzünde huzur olan kadın şu an yıkılmıştı.

Neler oluyor 🙄







.

BİR BU EKSİKTİ! G!P (JenLisa) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin