lütfen ben şarkıları koyduğum yerde açın, zaten belirteceğim şarkı ismiyle. iyi okumalar ♥︎
Jimin
"Jimin! Jimin uyan, lütfen. Hadi uyan. Uyanmalısın, lütfen. JİMİN SANA UYAN DEDİM!"
Jungkook'un adeta kükremesiyle uyandım korkunç kabustan. Yine ve yine kabuslar, asla peşimi bırakmayacaklardı. Karşımda telaştan ve korkudan titreyen bir Jungkook vardı. Bende titriyordum, hiç olmadığım kadar. Hıçkırarak ağlıyordum. Sımsıkı sarıldım ona, tüm acılarımı alsın istedim o an. Ki öyle olmuştu, ona sarıldığım an hıçkırıklarım sessiz iç çekişmelere dönmüştü ve sonra tamamen gitmişti.
Jungkook'un ölümünü görmüştüm yine. Bu yüzden boynuna daha sıkı sarıldım, saçlarını okşadım ve öptüm. Doyamıyordum ona. Ben bir çeşit komadayken onu görmüştüm, onun bana bakışlarını. Nasıl heyecanla Hoseok ve Tae'ye anlattığını görmüştüm. Benim yanıma gelmek için nasıl can attığını görmüştüm. Keşke dedim, keşke gelseymiş ve o zaman tanışsaymışız.
Yan odadan annem ve babam gelince ayrılmıştım Jungkook'tan. Annem hemen yanıma gelmişti. "İyisin değil mi tatlım?" sadece başımı sallamakla yetinmiştim. Adeta dilim tutulmuştu, ağzımı açamıyordum. Nutkum tutulmuştu gördüğüm şeylerle. Hala gözümün önündeydiler, asla Jungkook'un o halini unutamıyordum.
Yanağımı okşayıp kapının pervazında duran babamın yanına gitti. "Kendini iyi hissettiğinde yemek odasına gel."
"Tamam anne."
Onlar gittiğinde Jungkook ile tek kalmıştık. Camdan dışarı baktım, yeşilliklere. Sabah güneşinin yapraklarının arasından sızmasına baktım, çok güzeldi. Bu cehennemi andıran yere bu güzellikler fazlaydı.
"Jungkook bunlar ne zaman bitecek?"
Yatakta yanıma doğru kaydı ve elleriyle çenemi tutarak başımı kendisine çevirdi. Güzel elleriyle yanağımı okşadı ve dudağıma sıcak, masum bir öpücük kondurdu. "En kısa sürede, en kısa sürede seni bunlardan kurtaracağım Jim, merak etme."
Sarıldım ona sıkıca, hiç bırakmak istemiyordum. Başımı okşadı ve öptü saçlarımdan. "Hadi Jim, kahvaltıya!" ellerimden tutup ilk önce banyoya yönlendirdi beni. Yüzümü yıkamamı bekledi ve sonra oda yıkadı. Beni yine birkaç kez öptü ve yemek odasına doğru yürüdük.
Sakince sandalyeye oturdum ve kahvaltı etmeye başladık. Kimse konuşmuyordu, herkesin dudakları mıhlanmış gibiydi. Muhtemelen onlarda benim çığlıklarımı duymuşlardı, biliyorlardı yine o çirkin kabusları gördüğümü.
Bende istemiyordum, o kabusları görmek istemiyordum. Hepsi birbirinden kötüydü. Hoseok hariç diğerleri ile yattığımda hep kabus görmüştüm. Hoseok'ta ne vardı? Sadece enerji olduğunu sanmıyordum, onda başka bir şeyler vardı..
"Donghyun amca bugün Jim'le birlikte Seung'a gideceğiz."
Suskunluğu bir ses bozduğunda deşelediğim yemekten başımı kaldırdım. Bana söylememişti gideceğimizi ama iyi olmuştu çünkü bilgeye soracağım şeyler vardı.
"Ah şu adam, hala burada olduğuna şaşırdım. Sorularınıza cevap bulacaksanız, tabii gidin."
Jungkook başıyla onayladı ve yemeğine geri döndü. İştahım o rüyadan sonra asla yoktu. İki saattir yemekle ve asla aklımdan gitmeyen düşüncelerle cebelleşiyordum. Ben bu duruma nasıl düşmüştüm? Kendim hakkında bilmediğim şeyler vardı, ailem hakkında.. Belki o gece beni o yabancı -sapık- adam kovalamasaydı burada olmayacaktım. Kendimi tanıma fırsatım olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑠𝑝𝑒𝑐𝑡𝑎𝑐𝑢𝑙𝑎𝑟
FantasyJimin nefesi tükenene kadar koşmuştu. O adamdan kurtulduğunu sandı. Evet, kurtulmuştu ama asıl tehlike, kurt ile karşılaştıktan sonra olacaktı. O karşılaştığı kurt hayatını değiştirecekti. Kendini yeniden tanıyacaktı.