❀22❀

602 45 16
                                    

Araba seslerini duyduğum an hemen kapıya koşmuştum. Sabah geleceklerdi ama belki işleri erken bitti diye düşünüp kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda arabanın orada olan korumalar bana dönmüştü hemen. 

"Efendim içeride bekleyin lütfen."

"Kim olduğunu söyler misin?"

Koruma arabadaki kişiyle biraz konuşmuş ve bana dönmüştü.

"Lee Seungwoo efendim."

Adını duyar duymaz ayakkabılarımı giyip hemen dışarı çıkmıştım. Korumalar beni durdurmaya çalışsa da umurumda değildi. "Hey, Bilge içeri gelsene. Seninle konuşmamız gereken şeyler var."

"Ah Jimin, bende o yüzden gelmiştim. Arabayı park edip geliyorum."

O arabayı park edene kadar kapının orada beklemiştim. Korumalar bana içeri girmemi tembihliyorlardı ama kimin umurunda? Muhtemelen başıma bir şey gelirse Jungkook onları öldüreceği için bu kadar katılardı. Öldürme işini şaka olsun diye söylemiyorum, yapardı.

Bilge arabayı park edip hemen yanıma gelmiş ve içeri girmiştik. Hoseok uyuduğu için yukarı çıkıyorduk şimdi. Bir şeyler göstereceğini, bu yüzden kütüphaneye gitmemiz gerektiğini söylediği için şu an kütüphanedeydik. Daha konuşamadan yukarıda bir yerlere çıktı ve bir şeyler aramaya koyuldu. Sanırım burayı cidden iyi biliyordu.

"Bilge, bir şey söylemeyeceksen ben söyleyeceğim."

"Hayır...hayır...bir kitabı bulmam lazım...sadece beni bekle."

Yaklaşık beş dakika daha kitabı aradı ve sonra yüzünde gülümseme ile merdivenden indi, aradığı kitabı bulmuştu. Masaya oturdu, istediği sayfayı açtı ve okumaya başladı. Bende masaya yaklaştım ve açtığı sayfaya baktım. Morpheus adlı bir başlığın sayfasını okuyordu. Bir sürü alt başlığı vardı.

"Çok ani söyleyeceğim ama Hoseok bir Phantasos."

"O da ne?"

"Bir düş perisi, tabii ki bir sürü çeşitleri var. Ama Hoseok: Phantasos."

"Bunu nereden biliyorsun belki başka bir türü, bilemeyiz." 

Bilge sayfaları biraz karıştırdı ve bana Phantasos'un açıklamasını gösterdi. Güzel, fantastik rüyalar gösteren bir çeşidiydi Phantasos. Biraz düşününce aklıma dank etmişti. Hoseok ile uyduğum zaman sürekli güzel rüyalar görüyordum.

"Hoseok senin kabuslarını önlüyordu ve sana güzel rüyalar gördürüyordu. İşte bu yüzden Hoseok bir Phantasos. Dolunayda parladı değil mi?"

Olumlu anlamda başımı salladım. 

"Ha işte! Hoseok kesinlikle bir Phantasos. Ona hiçbir zararı yok, dönüşüm de geçirmiyor veya başka bir şey. Sadece yattığı ve ten temasında bulunduğu kişilere güzel rüyalar gördürüyor bu kadar."

Bu o kadar güzel bir şeydi ki. Peri denince aklınıza direkt uçan kişiler gelir, ki benim aklımada o  gelmişti. 'Acaba Hoseok uçabiliyor mu?' diye düşündüm ama hayır, uçamıyor. Fakat tam bir peri gibi.

Seungwoo kitabı aldığı yere koymak için merdivene çıkmıştı. Bende bir aptal gibi sırıtıyordum. Nedense Hoseok'un bir düş perisi olması çok hoşuma gitmişti. Tüm sorunlar çözüldüğünde buradan gitmem lazımdı. Belki de gitmezdim ama bir gün buradan ayrılacaktım, sonsuza kadar burada kalamazdım çünkü dışarıda bir hayatım vardı. Buraya alışmıştım ve ayrılmam çok zor olacaktı. Hoseok, Taehyung, Sunghyun Amca, Seungwoo ve Jungkook. 

Jungkook'u çok fazla özleyecektim, bana olan ilgisi, davranışları, seviş şekli, kocaman sarılması, her yerimi teker teker öpmesi...evet onu herkesten çok özleyecektim. Bunu istemiyordum ama yapmak zorundayım. 

𝑠𝑝𝑒𝑐𝑡𝑎𝑐𝑢𝑙𝑎𝑟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin