❀4❀

1.7K 159 97
                                    

Bir gariplik vardı. Buraya hemen alışmam garipti. Nedense kendimi burada güvende hissediyordum. Güvende hissediyordum ama aynı zamanda içimde kötü bir his vardı. Engel olamıyordum bu hissin bütün kalbimi ve beynimi kaplamasına. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Sadece iki kişi nasıl üç tane kurtla başa çıkmışlardı? Gerçekten aklım almıyordu.

Bu düşünceler kafamdan asla gitmiyordu. Jungkook ve Taehyung gittiğinden beri sadece yatakta oturuyordum. Ara sıra Hoseok beni kontrol etmek için geliyordu. Onlar gideli tam beş saat olmuştu. Burada yapacak bir şey yoktu. Gerçekten çok sıkılmıştım. Bende evi gezmeye karar verdim.

Oturduğum yerden kalktım ve biraz esnedim. Çünkü bir saattir burada oturuyordum. Salona doğru yürümeye başladım. Uzun koridoru geçtikten sonra salonunun girişinde durmuştum. "Hoseok canım çok sıkılıyor, evi dolaşabilir miyim?" okuduğu kitaptan başını yavaşça kaldırdı ve bana baktı. "Bazı odalara giremezsin bu yüzden sana göstereyim." dedi ve yanıma geldi.
Beraber yine koridoru yürüdüğümüzde büyük bir alana gelmiştik. İki taraftan merdivenler vardı ve aynı saray merdivenlerine benziyordu.

Hoseok sağ tarafta olan merdivenlerden çıkmaya başladı. Bende onu takip ediyordum. Merdiveni çıkmayı bitirdiğinde bana dönüp gelmemi bekledi. "Şimdi Jimin, şu koridorun en sonundaki ve karşısındaki odaya asla girme. Bunun dışında bir şey yok." onun yanına biraz yaklaşıp gösterdiği koridora bakmıştım. Hava aydınlık olduğu için normal gözüküyordu ama gece olduğunda ürkütücü olduğuna hiç şüphem yoktu.

"Bunları oturduğun yerden de söyleyebilirdin. Buraya kadar gelmene ne gerek vardı?"

"Sadece göstermek istedim. Her neyse anladıysan gidiyorum." hafifçe başımı sallayıp onun gitmesini bekledim. Hoseok gittiğinde diğer koridora doğru yol aldım. Bana oraya gitme demişti ama ben illa ki oraya gidecektim. Şu an sadece öylesine bir odaya girecektim. Adımlarımı hızlıca karşımda duran odaya çevirdim. Büyük kapılı bir odaydı. Kapıyı açtığımda neredeyse küçük dilimi yutacaktım.

Bir sürü kitap vardı. Tahmin edebileceğinizden daha fazla. Bütün raflar doluydu. Ortada ahşap bir masa vardı. Masanın yanında gidip nazikçe üstünde elimi gezdirdim. Oradan raflara yöneldim. Bütün kitaplar türlerine göre ayrılmıştı. Onlar yetmiyormuş gibi aralarında büyükten küçüğe doğru sıralanmıştı ve bu oldukça hoş bir görüntü oluşturuyordu. Rafların yanından geçtiğimde yukarı çıkan demir bir merdiven görmüştüm. Yavaşça merdivenleri çıkıp rafların arasında dolanıyordum. Bu kütüphane gerçekten çok güzeldi.

Rastgele elime bir kitap aldım ve kapağına bakmaya başladım. 'Alexander Masterson'dan Bilinmeyenler' yazıyordu kitabın kapağında. Açıp okumaya başladığımda gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Saçma sapan bir çocuk kitabı diye düşünmüştüm. Bu düşüncem diğer sayfaya geçene kadardı. Yüzümdeki gülümseme söndü ve ciddi bir hal aldı.

Bir çocuk kitabında bunların olacağını sanmıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir çocuk kitabında bunların olacağını sanmıyordum. Okuduğum şeyleri tekrar okudum. Fotoğrafların artık bir anlamı vardı.

"Baş edilmesi zor bir tür. Sinirlendiğinde onu kimse tutamaz. Dönüşüm süreci çok zorludur. Kemikleri çok acır, fazla acı çeker. Ama işin sonunda mükemmel yeteneklere sahip olur: hızlı refleksler, iyi koku alma, çok güçlü olmak ve kalp atışının hızından yalan söyleyip söylemediğini anlamak gibi bazı yetenekler edinir... "

𝑠𝑝𝑒𝑐𝑡𝑎𝑐𝑢𝑙𝑎𝑟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin