❀15❀

1.1K 98 213
                                    

Hiç istemediğim yere yine gelmiştim. Gerçekten bunu yaparken Taehyung'un aklından ne geçiyordu? Ben Hoseok'un elini tutup uyuyacaktım işte ne gerek vardı yine buraya gelmeme? Bu sefer ormandaydık, tandığım orman. Buraya geldiğimde hep bir şeyler oluyordu, şu an olduğu gibi.

Sokaklardan birinden bağırma sesleri sesleri geliyordu. Adımları oraya doğru yönelttim. Duvarın dibinden olan bitene baktığımda Jungkook bir köşede kıstırılmıştı. Önünde beş adam vardı ve birisinde silah vardı. "Eğer onu korumayı bırakmazsan seni öldürürüz, anlıyor musun? Onu bize ver ve ölmekten kurtul." 

"Onu size asla vermem." bunu demesiyle bir adam onun karnına tekme atmıştı. Jungkook'a ne oluyordu böyle? Doğa üstü gücü neredeydi? O, çok güçlüydü ama şu an neden güçsüz davranıyordu? Bu şekilde dayanamayacağımı anlayıp duvarın arkasından çıkmıştım. Tüm gözler bana dönmüştü. "Jimin, git buradan, kaç." kafamı iki yana sallayıp onun yanına doğru yürümüştüm ama arkamdan beni tutmuşlardı. Onlardan kurtulmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Benimde tüm gücüm gitmiş gibi hiçbir şey yapamıyordum.

Gözümün önünde Jungkook'a işkence ediyorlardı ve ben ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Gözlerimde yaşlarla adamın elinden kurtulmaya çalışıyordum ama nafileydi. Jungkook'un yüzü kanlar içindeydi, hareket edemiyordu. "Bırakın onu size geleceğim, yemin ederim geleceğim. Yeter ki bırakın, lütfen. Liderleri olduğu belli olan birisi yanıma geldi ve yanağımı okşadı.

"Ow, üzüldüm şimdi. Biricik sevdiğin için kendini mi feda ediyorsun, ne kadar acıklı." silahlı olan adamın elinden silahı almış ve bana bakmıştı. "Şimdi beni iyi izle çünkü bu dünyadan bir pislik gidecek." demiş ve Jungkook'u vurmuştu. "Kurtboğan aşkına, seviyorum bu çiçeği, kurtları öldürmek için en iyisi bu!" sevinçle söylediği sözlerle göz yaşlarım şiddetlenmişti. 

Artık gerçekliğe uyanmıştım. Bu iğrenç kabus bitmişti. Kalktığım gibi Hoseok'un arkamdan gelmesini umursamayarak koşar adımlarla Jungkook'un odasına girmiştim. Ama karşılaştığım manzara yine gözyaşlarımın dökülmesine sebep olmuştu. Jungkook, kanlar içinde lacivert tonun en sevdiğim rengi olan yatağında yatıyordu. Koşarak yanına geldim ve ellerimi yüzünde ve boyunlarında gezdirdim. "Hayır, hayır, olamaz. O-o sadece bir kabustu. Sana zarar vermiş olamaz." 

Gözyaşlarım yanağında düştü ve ince bir yol çizerek boynuna doğru aktı. Yüzünde bir şey yoktu, aynıydı ama karnı... Karnında kurşun vardı. Sandalyede oturan Taehyung'u gördüğümde gözüm kararmıştı. Sinirle onun yanına gittim ve yakalarından tuttum. " Hepsi senin suçun! Sen bunu yapmasaydın ona zarar gelmezdi, onun canı yanmazdı! Hepsi senin suçun, anlıyor musun beni?!" onu salladığımda ve bağırdığımda hiçbir tepki vermemesi beni daha çok sinirlendirmişti. Bu yüzden yüzüne yumruğumu geçirmiştim. Yine tepki vermeyince bir daha yumruğu geçirmiştim.

Hoseok gelip beni kollarımdan tutmuştu. "Bırak beni! Hepsi onun suçu." 

"Jimin sakin ol, Seung onu iyileştirecek." 

"Sizi de, Seung'unuzuda sikeyim tamam mı?!" sakinleşmek için Jungkook yanına gitmiş ve yatağın bir ucuna oturmuştum, kan olmayan tarafına. Elini tutmuş ve saçlarını okşuyordum. Bir süre sonra Seung odaya gelmiş yarasına bir şeyler yapmıştı. Değişik bir tozu yarasına döktüğünde Jungkook tüm evi dolduracak şekilde bağırmıştı. Çığlık attığında içim sızlamıştı ama elimden bir şey gelmiyordu.

Herkes odadan gittiğinde sadece ben kalmıştım. Taehyung'a olan sinirim hala had safhadaydı. Ama şu an hiçbir şey umurumda değildi. Şu an sadece Jungkook'un iyileşmesini istiyordum. Ona bakarken, ona karşı tutumumu düşündüm. Ona çok çabuk bağlanmıştım. Ona çok çabuk güvenmiştim. Ben böyle bir insan değildim. Hemen güvenen bir insan değildim. Ama onunla aramızda garip bir bağ varmış gibi hissediyordum. Son zamanlarda ise ona daha çok kapıldığımı hissediyordum. 

𝑠𝑝𝑒𝑐𝑡𝑎𝑐𝑢𝑙𝑎𝑟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin