❀10❀

1.2K 126 138
                                    

Unutmadım sanmayın, oy verir misiniz lütfen artık aaaaa
Teşekkürler

"Anne? Senin burada ne işin var?"

Annem ve babam neredeyse üç metre ötemde duruyordu. Burada olmamaları gerekirdi, neden buradalardı?

"Senin için geldik oğlum, hak ettiğin şeyi vermek için geldik."

"Ne diyorsun anne? Benim hak ettiğim şey ne?"

Annem ve babam hızlı adımlarla buraya doğru geliyordu. Ben ise olduğum yerde put gibi duruyordum. Bana doğru yaklaştılar, tam dibimde durdular.

"Senin hak ettiğin şey: ölüm. Evet Jimin, senin hak ettiğin şey ölüm!"

Annem ve babam kahkahalar atarak bana bunları söylüyorlardı. Gözlerim dolmuştu. Babam elini savurdu ve tırnakları uzadı. Şok içinde ne yapmaya çalıştığına bakıyordum.

"Şimdi ölüm zamanı oğlum. Senin ölümünün bizim elimizden olması, daha güzel geliyor kulağa."

"B-baba sen n-ne diyorsun?"

Titriyordum, zangır zangır titriyordum. Babam elini havaya kaldırdı benim boynuma tırnaklarını geçirecekken bir anda Jungkook çıkıvermişti. Babamı boğazından tutarak yukarı kaldırdı. Hızla yere bıraktı ve anneme de diz çöktürdü.

"J-jungkook ne yapıyorsun?"

Bana yandan gülüş atarak annem ve babamın boğazına çizik atmıştı, derin çizikler. Annem ve babam bir anda yere yığıldı. Ve benim çığlıklarım her yeri kapladı.

❀❀❀

"Jimin! Uyan hadi, kendine gel!"

Ani bir sıçrayışla yataktan kalmıştım. Yanımda Jungkook vardı. Terden su olmuştum ve...çok korkuyordum. Bu yüzden titriyordum ve ağlıyordum. Sanki rüyayı gerçekten yaşamış gibiydim.

Jungkook beni kollarıyla sarmalamıştı ve sırtımı sıvazlıyordu. Onu ittim, bağırdım, "Sen...sen benim ailemi öldürdün. Sen onlara zarar verdin. Hemen uzaklaş benden!" deli gibi bağırıp çağırıyordum. Hala kabusun etkisinden çıkamamıştım. Jungkook yine beni sakinleştirmeye çalıştı ama ben onu bir daha itmişti. Gerçekle rüyayı ayırt edemiyordum. 

Ellerim saçlarıma gitti, çekiştirdim annemin güzelce okşadığı saçlarımı. Bağırdığım için üst kattan Taehyung ve Hoseok'ta gelmişti. Hepsi beni sakinleştirmeye çalışırken bir anda mekan değişti. Kendimi eski bir sokakta buldum. Her yer siyah beyazdı ve biraz bulanıktı. Oturduğum duvarın dibinden kalktım ve sokağı gezmeye başladım. 

Sokağın sonundan yüksek sesler geliyordu. İstemsizce ayaklarım oraya doğru gidiyordu. Bağırışların geldiği yere gittiğimde ayaklarım bu cılız bedenimi tutmadı bir an. Gördüğüm kabusun etkisi geçmemişken birde bu görüntü... Annem ve babam bir sandalyeye bağlıydı ve ağızları da bantlıydı. Annem gözyaşlarıyla birlikte kafasını 'hayır' anlamında sallıyordu. Ve karnı şişkindi... 

"Öldür! Öldür! Öldür! Öldür!..."  etraftaki tüm sesler bunu diyordu. Onların karşısına geçtim, onlara bağırdım ama beni duymuyorlardı ve görmüyorlardı. İpleri çözmeye çalıştım. Çözüyordum, çözülüyordu ama sanki klonlanmış gibiydi. Ben çözsem de o ipler hala oradaydı.

Arkalarını iki cüsseli adam geçti ve boyunlarına tırnaklarını dayadılar. Başka yerden bir ses duydum bağırıyordu. Ona bakacaktım ama yine mekan değişti. Jungkook'ların evine gelmiştim. Ne olmuştu bana daha demin önce? 

"Hey, Jimin iyi misin? Kendine gel lütfen. Ne oluyor sana böyle?" 

Kendimi yine Jungkook'un kollarında bulmuştum. Hıçkırarak ağlıyordum, her yer bulanıklaşmıştı. Onun omzuna göz yaşlarımı akıtıyordum. "Şhh Jimin geçti, sadece bir kabustu, ben buradayım, sakin ol." 

"J-jungkook ben çok k-kötü şeyler g-gördüm. Çok korkuyorum, lütfen aileme bir şey olmasın, lütfen, lütfen, lütfen..." üstündeki pijamayı sıkabildiğim kadar sıkmıştım. Ellerim içinde buruş buruş olmuştu pijama. Jungkook beni sakinleştirmek adına saçımı okşuyordu, sırtımı sıvazlıyordu.

"Çocuklar siz çıkın ben burada kalırım, gidin uyuyun." 

Jungkook beni olabildiğince kendine bastırıyordu. Güvende olduğumu hissetmem içindi galiba. Yaptığı şeyler zaten beni rahatlatmıştı. Yavaşça sakinleşiyordum. Hıçkırıklarım durmuştu artık, sadece küçük iç çekişler vardı. Yavaşça benden ayrıldı ve elleri yüzüme gitti. Baş parmaklarıyla göz yaşlarımı siliyordu. 

"Söz veriyorum Jimin, seni bu şeyden kurtaracağım. Tüm sorularına cevap bulacağım ama şimdi biraz uyumalısın." demiş ve bana bir daha sarılmıştı. "Kendini daha iyi hissediyorsan, gidiyorum." dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.

"Jungkook, gitme. Ben uyuyana kadar yanımda kalsan?" çekingence sorduğum soruyla kapıyı kapatıp yanıma gelmişti. Ben uyku pozisyonumu almıştım, oda yanımda oturuyordu. Ona karşı cenin pozisyonunda yatıyordum ve eli tam baş ucumdaydı.

Şimdi o eli tut.

Ne?

Salak mısın Jimin? Jungkook'un elini tut diyorum sana.

Ah, evet eli... Bu sefer iç sesimi dinleyip Jungkook'un elini tutmuştum. Şaşkınlıkla bana baktığını hissedebiliyordum. Ama umrumda değildi. Elini tutmak bana huzur vermişti. İki elimde onun elini tutuyordum ve bu...bu gerçekten çok huzur vericiydi. Kabus görmeme rağmen huzurlu bir şekilde gözlerimi kapatmıştım.

❀❀❀
 

Geçiş bölümü olduğu için kısa ve bol Jikook'lu bir bölüm oldu. Kısa olduğu için sövmeyin bana. Bir daha ki bölüm biraz geç gelebilir çünkü uzun ve dolu olmasını istiyorum. Bu yüzden üstünde biraz düşünmem lazım. Sizi seviyorum Jikook'la kalın.

Aurora'

𝑠𝑝𝑒𝑐𝑡𝑎𝑐𝑢𝑙𝑎𝑟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin