Gözlerimi açtığımda bir yatağın üstünde yattığımı fark ettim. Ayağa kalktığımda kolumda keskin bir acı hissettim. Koluma baktığımda sarılı olduğunu gördüm. Küçük bir odadaydım. Pencereye doğru yaklaştım ve etrafa baktım. Hala ormandaydım fakat etrafta tek tük evler vardı.
Zihnime nüfus eden anılarla gözlerim kocaman olmuştu. En son bir kurt beni ısırmıştı, ardından kurtların sayısı yükselmişti ve ben kan kaybından bayılmıştım, sonrası karanlıktı. Aslında oracıkta öleceğimi düşünmüştüm. Ama şu an bir evdeydim ve sanırım güvendeydim ya da öyle zannediyordum. Ne olduğunu anlamak için kapıya yöneldim, kulpu indirdim fakat kapı açılmamıştı. "Orada birisi var mı? Kimse yok mu?" aynı anda kapıya vuruyordum. Kapının diğer ucundan ses gelmeye başlayınca biraz geri çekildim. Kapı kilidinin açılış sesini duydum. Kapı açıldığında karşımda bir erkek duruyordu. "Sen kimsin?" karşımdaki adam oflayarak kolunu pervaza koydu.
"Bu soruyu bizim sormamız gerekiyor aslında."
"Sormamız derken? Kaç kişisiniz? Beni buraya neden getirdiniz?"
"Öncelikle bir sus. Teşekkür edeceğine söylediğin sözlere bak. Her neyse geveze, kolun iyi mi?" heyecandan ve korkudan kolumun acısını unutmuştum ki, bu esmer bey sağ olsun hatırlamıştım. "Hayır, hala çok acıyor. Ama artık kim olduğunu, kaç kişi olduğunuzu, beni nasıl bulduğunuzu, neden ben-"
"İki saattir ne yapıyorsun sen burada? Sorgunuzu böldüm galiba. Ama şunu hatırlatayım Memur Bey soruları biz soracağız." duvarın kenarından bir adam konuşmaya başladığında ikimizde ona dönmüştük. Evet gördüğüm kadarıyla sadece iki kişilerdi. Söylediklerinin aksine yüzü dümdüzdü. Bir duygu kırıntısı bile barındırmıyordu bakışlarında. "Hadi salona gelin, orada konuşacağız."
Üçümüzde salona doğru yürümeye başlamıştık. Onlar önden, bende arkadan gidiyordum. Geçtiğimiz koridorda keskin veya ağır bir şey arıyordum. Koridorun ortalarına geldiğimizde bir ayna gördüm ve onun altında çekmece gibi bir şey vardı. Gizlice oraya doğru gittim ve çekmecenin üstünde duran hançeri aldım. Aldıktan sonra ikisi birden bana dönmüşlerdi.
"Onu aldığın yere koy!"
"Onu aldığın yere koy!" ikiside aynı anda gürleyince direkt aldığım yere bıraktım. Aslında bırakıyormuş gibi yapıp çizmemin içine sıkıştırmıştım. Neyse ki hançer çok kalın değildi ve belli olmuyordu. Beni o kurttan kurtarmış olabilirlerdi. Ki nasıl beni bulduklarını veya kurtardıklarını da bilmiyordum. Beni kurtarmışlardı ama ya onlar kötülerse. Sonuçta tanımıyordum ve saf gibi hemen güvenmeyecektim.
Koridoru geçtiğimizde geniş bir salona gelmiştik. Ben ikili koltuğa otururken, onlarda tam karşıma oturmuşlardı. "Beni nasıl buldunuz?"
"Yakışıklı? Ah birde geveze." esmer resmen benimle dalga geçiyordu. "Ondan bahsetmiyor salak." deyip esmerin ensesine hafif bir şekilde vurmuştu diğer adam.
"Her neyse, sen buraya nasıl geldiğini anlatacak mısın?"
"Siz bana beni nasıl bulduğunuzu anlatırsanız neden olmasın." ikiside bana sinirli bakışlarını atıyorlardı. Adeta gözlerinden ateş çıkıyordu, ikisininde. "Inatçı olmayı kesde anlat. Çünkü yavaş yavaş sinirleniyoruz." demişti kumral olan.
"Sizin sinirlenmeniz umrumda değil. İlk önce siz kendinizi tanıtın." ikiside bana yine aynı yüz ifadesiyle bakıyorlardı. Beni gram korkutmuyorlardı. Ama görünüşe göre benim korktuğumu falan sanıyorlardı. "Seni o kurttan kurtardık ve sen hala bizi mi sorguluyorsun. Hayatını kurtarana teşekkürün bu mu?" Esmer olanda artık ciddileşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑠𝑝𝑒𝑐𝑡𝑎𝑐𝑢𝑙𝑎𝑟
FantasyJimin nefesi tükenene kadar koşmuştu. O adamdan kurtulduğunu sandı. Evet, kurtulmuştu ama asıl tehlike, kurt ile karşılaştıktan sonra olacaktı. O karşılaştığı kurt hayatını değiştirecekti. Kendini yeniden tanıyacaktı.