❀20❀

622 46 17
                                    

Az sonra tüm gerçekleri sesli bir şekilde söyleyeceğimiz için gidişimize nazaran dönüşümüz çok durgun geçmişti. Ne Jungkook, ne ben hiç konuşmadık. Eve çok az kalmıştı, nefesim çekiliyordu eve yaklaştıkça. Jungkook arabayı direkt evin önüne park etti ve eve girmeden önce omuzlarımdan tuttu.

"Jim, biliyorum bu zor ama biraz rahatlamalısın. Ayrıca Hoseok konusunu açma. Seung net bir şey söyledikten sonra ona söyleriz."

Başımı salladım ve içeri girdim. Direkt salona geçtiğimde herkesin orada olduğunu gördüm. Bakışlar hemen üstümüze dikilmişti. Boş bir koltuğa oturup Jungkook'un oturmasını bekledim. "Bir şey öğrendiniz mi? Ne dedi?" annem endişeyle bana döndü ve peş peşe sorular sordu. 

Jungkook bana bakış attı, bende 'sorun yok' anlamında başımı salladım ve derin bir nefes aldım. "Ben şu an ölü olmadığım için kabuslar bitmemiş. Kabusların bitmesi için birimizin tamamen ölmesi gerekiyormuş. Ayrıca bizi destekleyen kişiler varmış Namjoon'a saldırmak için yola koyulmuşlar."

Tek seferde söyledikten sonra derin bir nefes aldım ve herkesin idrak etmesini bekledim. "Sunghyun şu bizi destekleyen kişiler Hwang ailesi olmasın?"

"Onlar kim anne?"

"Eskiden bize çok yardım eden bir aile. Her zaman bize destek çıktılar."

Sunghyun amca biraz düşündü ve annemi onayladı. Onlar orada konuşurken biraz yalnız kalmak istediğimi söyledim ve yukarı çıktım. Kütüphaneye doğru adımlarken aklımda tek şey vardı;

Morpheus.

Büyük kapıları açtım ve sıra sıra gezdim içini. Rafların üstündeki yazılardan yola çıkarak 'Periler' bölümünde geldim. Tüm raflarda tek tek göz gezdirdim. Aradığım şeyi altta bulamayınca merdiveni aldım ve üst raflara baktım. Üçüncü rafta ortalarda 'Düşler' adlı kalın bir kitap buldum ve hemen alıp masaya yöneldim. 

Kitabı açtım ve içindekiler kısmından Morpheus'u aramaya başladım. Hemen dördüncü sırada gözüme takıldı, sayfa sayısına baktım ve hemen açtım. Tüm sayfaları tek tek okumaya başladım ama bu ansiklopedi falan değildi. Bildiğiniz çocuk masalıydı. Sinirle kitabı kapatıp kitaplığa geri döndüm. Biraz daha aramaya koyuldum.

Yaklaşık bir saattir tüm kütüphaneyi talan ettikten sonra önemli birkaç bilgi bulmuştum. Hava kararmıştı, muhtemelen saat 22.00 bile olmuştu. Üstüme bir anda ağırlık çöktü ve etrafı toplayıp işime yarayan kitapları aldıktan sonra kütüphaneden çıktım. Aşağı kata indim ve direkt odama gittim.

Elimdeki kitapları yatağın yanındaki komodinin üzerin koydum. Üstümü çıkartıp direkt duşa girdim. Sıcak suyun altında biraz rahatladıktan sonra mutfağa gittim, Jungkook'ta oradaydı. Tezgahta bir şeylerle uğraşıyordu. Yanında gittim ve sarıldım.

"Jimin.. saatlerdir neredeydin?"

"Kütüphanede bir şeylere baktım. Beni boşver, ne yapıyorsun sen?"

"Sandviç yapıyorum ister misin?"

"Hayır, canım bir şey istemiyor."

Sıkıntılı bir nefes verdi ve beni yemek yemem konusunda azarladı. Ona aldırış etmeden sadece ona sarıldım sımsıkı. Ensesine küçük bir öpücük bıraktım ve dolaba doğru gittim. Küçük şişlerde olan sulardan aldım ve bir dikişte bitirdim.

O da sandviç hazırlamayı bitirmiş masaya oturmuştu. Bende uyumak için odama gidecektim. "Yatacak mısın?"

"Evet."

"Ben Hoseok'a söyledim seninle yatacak. Salonda oturuyordu yanına çağır."

Kafamı sallayıp gidecekken seslenip beni durdurdu. "Bir şey unutmuşa benziyorsun." anlamaz bakışlarımı ona yollarken bana eliyle gel işareti yaptı. Savsak adımlarla yanına gittim ve 'ne oldu' bakışı attım. Eliyle dudağını işaret ederek, "Bunu unuttun." dedi. 

Hafifçe gülümsedim ve eğilip dudağına yumuşak bir öpücük bıraktım. "İyi geceler Jim, seni seviyorum."

"Bende seni Kook."

Tebessümle arkamı döndüm ve Hoseok'u çağırdım. Meğerse o da beni bekliyormuş uyumak için. İkimizde bitik olduğumuz için hemen yatağa girip uyuma pozisyonlarımızı almıştık. Tam gözlerimi kapatıyordum kapı yavaşça açıldı ve arasından bir kafa çıktı.

"Sadece elleriniz değecek haberin olsun. Yoksa seni ağaçta sallandırıp kafana beyzbol sopasıyla vurma oyunu oynarım duydun mu seni Kızıl Kafa?"

Yanımda duran bir tane yastığı aldım ve kapıya doğru fırlattım. "Jungkook git! Uyuyacağız."

"Gözüm üzerinde Kızıl Kafa."

"Jungkook!"

"Gidiyorum."


herkese merhaba...
bu sefer arayı çok uzattım, biliyorum
özür dilerim
uzun süredir yb atmadığım için uzun bölüm beklemiş olabilirsiniz ama ben kısa bir bölüm attım
umarım beğenirsiniz ve bana lütfen içinizden çok sövmeyin
sizi seviyorum
jikook'la kalın
<3

'aurora

𝑠𝑝𝑒𝑐𝑡𝑎𝑐𝑢𝑙𝑎𝑟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin